Kar yağıyor, ben camın önünde derin düşüncelere dalmışım. Kâh geçmişin muhakemesini yapıyorum kâh geleceğimin tasvirini. İstanbul insana şiirler yazdırıyorsa New York kesin roman yazdırır. Kendimle daimi bir didişme halindeyim. İnsanin kendini bulmak için Nepal'e, Katmandu ya veya Tibet'e gitmesine gerek yok, her şey burada New York'ta. Derdi de burada, dermanı da, güzeli de burada çirkini de, Hintlisi de var Çinlisi de. Duyguların anlık değişir burada, gün gelir Empire State'in üstünde King Kong olursun, dünyaya meydan okur uçaklarla savaşırsın, gün gelir yel değirmenlerinin karşısındaki Don Kişot gibi çaresiz kalırsın.
Aşk ve nefret bir arada burada. Bir âşık oluyor bir nefret besliyorum. Git geller içinde geçiyor hayatım. Gül ağaçlarıyla bezeli bir labirent New York. Goncası kadar dikeninin de bol olduğu bir labirent. Ruhumuza batıyor kanatıyor dikenler, gurbet acısı sarıyor bu anlarda içimizi. Bu anlarda bize tutunacak dalı sanat uzatıyor. Hiç bıkmadan usanmadan her seferinde çıkarıyor bizi içinde bulunduğumuz karmaşadan. Ruhumuzu okşuyor, bize yeni diyarlar gösteriyor. Hiç görmediğimiz diyarlara pencere oluyor. Biz ise sanatın kurtarıcılığına güvenip defalarca kayboluyoruz labirentte. Mazoşist ruhumuz doymak bilmiyor, acıyla hazzı bir arada yaşıyor New York'ta.
Bu ulvi görevi üstlenen sanat nedir peki? Sanat estetiktir, yaratıcılıktır, imkansızlıktır, müminliktir, deizmdir, ateizmdir, sembolizmdir. Her şey söylenir, hiçbir şey anlaşılmaz onun hakkında. Bazen günahtır bazen sevap. Bazen incir çekirdeğine sığar bazen gökdelenlere sığmaz. Bir Tanrıyı resmeder, bir şeytanı. Bazen kelimelerle ifade eder, bazen notalarla. Herkese göre farklıdır ama herkese göre vardır. Sanat hiç var olmamak ama hiç unutulmamaktır. İfade edemezsiniz sanatı. Her kim ki bana Bethoveen'ın 9. Senfonisini anlatabilir veya Picasso'nun Guernica'sını? O kelimelere sığmaz, notalarla anlatılmaz. İçinde yaşar insanin değişik şekillerde. Bir sardı mı ruhunuzu atamazsınız içinizden. Eroin gibidir sanat, alışı verirsin müptelası olursun. Hazların en yücesini yaşatır sana, o kadardır ki ne beden ne zihin bu hazza yaklaşabilir.
Benim sanat tarifim tek kelimede "iksir". Öyle bir iksir ki baldan âlâ, sudan aziz. Her içtiğimde bu iksirden Asteriks olur kanatlanırım. Galyalılar gibi savaş açarım tek düzeliğe, sıkıntıya, öfkeye ve üzüntülere. Beni her düştüğümde kaldırır yerden. Ne zaman moralim bozuk bitap düşsem koşar yardımıma. Dedim ya New York bir labirenttir diye, ben sık sık kaybolurum o labirentte. Kendimi bu koca şehirde yapa yalnız hissederim. Hep sanattır beni ayakta tutan, bir nota imdadıma koşar en hüzünlü anlarımda. Dünyayı gezmeme gerek yok, bir tablo beni seyri sefere çıkartır, hem de dakikalar içinde. Bilmediğim duygular yaşatır bana.
Sanat bize ne bir mükâfat ne bir ceza verir, o bize aracılık eder kendimizi anlamamız için. İstersek cennet olur istersek cehennem. Gözlerimizin görmediğini, kulağımızın duyamadığını verir bize.
Sayın okuyucular, bu günden sonra buradan çeşitli sanat dalları ile ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşacağım. Bu manada her yazımda sizleri bir yolculuğa davet edeceğim. Umuyorum sizler de benim kadar bu seyahatimizden keyif alırsınız.