Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Ağzıma biber sürün

Asıl felaket cuma gecesi değil pazartesi günü yaşandı... Diyorlar.
Halk marketlere, meydanlara akın etti... Diyorlar.
Cuma gecesi salgının riski iki katına çıktıysa pazartesi muhtemelen on katına çıktı... Diyorlar.
Sokağa çıkma yasağı bitince salgın da bitti sandılar... Diyorlar.
İstanbul Maltepe'de polisin çevirdiği 14 kişilik minibüsten 27 kişi çıktı... Diyorlar.
İzmir'de yalnızca bir günde (pazartesi) 1223 kişiye ceza kesildi... Diyorlar.
Herkes maskeli ama dip dibe... Diyorlar.

***

"Hafta sonları getirilen sokağa çıkma yasağının amacı salgının yayılma hızının kesilmesi ve izolasyonun olabildiğince sağlanması... Ancak, iki gün evde kalan halk, yasak biter bitmez sokağa koştu. İki gündür sosyal mesafe de unutuldu"... Yazıyorlar.
"Biz bu işi yanlış anladık"... Yazıyorlar.
İstanbul Şirinevler'de gençlerin sanki hayat normale dönmüş gibi sokaklarda buluşup gezdiği görülüyormuş... Çocuk parkında da eğleniyorlarmış...
Bu durumda, yalnız hafta sonu değil hafta içinde de birçok cadde ve meydan kapatılmış.

***

Bazı kişiler de evlerine kuaför çağırıyorlar ve saç yaptırıyorlar, tıraş oluyorlarmış.
Bilim Kurulu, "Bir metrelik mesafenin korunması mümkün değil, hem berberden müşteriye hem de müşteriden berbere bulaşma olabilir" diyor.

***

"Evlere kapanmamızla birlikte kadına yönelik şiddetin arttığını" söylüyorlar.
Ya hanımı ya çocukları dövecekler, demiştim.
Özür dileyerek geri alıyorum.
Lumpene lumpen deyince dört koldan saldırıya uğradım.
Düzeltiyorum: Ülkemizde lumpenproletarya yoktur, emekçi kardeşlerimiz vardır. Çokbilmişlik etmeyelim.
Gerçi böylece Friedrich Engels'i düşünce tarihinden sildik attık ama Engels'in haksız olduğunu sosyalistlerden iyi mi bilecektik?
İşçi sınıfının zincirlerinden başka kaybedeceği okey tahtası ve mangalı varmış ama yokmuş.
Bu kadar bilinçli ve disiplinli bir işçi sınıfıyla Türkiye'de sosyalist mücadele de yükselecekmiş.
Yani bir "mücadele" varmış da önce alçalmış, sonra yükselecekmiş.
Şimdi değil canım, salgından sonra...
Peki, son günlerin moda deyimiyle "pik" yapınca, tarihte görüp gördüğü en yüksek orana, yüzde 3'e de gene yükselir mi? Bunu 1965 yılında sağlamıştı, elli beş sene evvel.
Yoksa gene "parlamentoyla bu iş olmayacak" deyip emekçi kardeşlerimiz eylemlerini Cola ve Twix'e saldırmaktan daha başka şeylere saldırmaya mı çevirirler?
Üzülmesinler, sosyalizm nasıl olsa Amerika'ya gelecek ya, bize de uğrar.
Lumpene lumpen demiştim, ağzıma biber sürdüler. Tövbe.
Daha başka yanılgılarımı da düzelteyim: Kılıçdaroğlu yalancı değildir.
Ahmet Davutoğlu da seçimi kazanacaktır.
Millet açtır ama o zaman doyacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA