Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Yılmaz’ın son kitabı

Sevgili kardeşimiz Yılmaz Özdil piyasaya yeni bir mal sürdü: "Son Cüret"....
Ben "sadesini" aldım, peynirlisi ve kıymalısı henüz çıkmadı.
"Damping" de yapmışlar, üzerinde 42 lira yazan kitabı Amazon'dan 24 liraya getirttim.
Migros'ta kaça satıyorlar, bilmiyorum.
Yılmaz kardeşim bu son eserinde Kurtuluş Savaşı'mızı anlatıyor (ya ne anlatacaktı, Fransız edebiyatı tarihini mi?)

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Fakat bu bir tarih kitabı değil, içinde ne kaynak var ne dipnot.
Bir "anlatı", adı üstünde.
Daha önce bu konu hiç yazılmamış herhalde.
Düzeyi ilkokul.
Bu da gazetesinin ve kendi müşterisinin düzeyine uygun.
Aynı ilkokul zevkine ve beyin gücüne uygun olan esaslı bir kitap piyasada bulunurken (yani Turgut Özakman'ın "Şu Çılgın Türkler"i), mükerrer iş yapmaya neden gerek duymuş? (Bu eseri tam on iki yılda vücuda getirmiş.)
Para kazanacak, eh bu da en doğal hakkıdır, kimse kınayamaz.
Üslup da ilkokul mezunlarına uygun, rahat okunuyor, çünkü her cümle bir paragraf, bir satır. Tam gazete işi.
Derli toplu yazsan 450 sayfalık kitap küt diye 200 sayfaya düşecek, fiyatı da ona göre yarı yarıya...
İlginç olan da bu:
Yılmaz kitap yazmıyor, 500 sayfalık "köşe yazısı" yazıyor.
Kapışılacaktır. Hayırlı olsun.

***

Çocuğun hakkını yemeyelim, kitapta gerçekten ilginç ayrıntılar da var.
Örneğin, Mustafa Kemal Paşa'nın Şişli'deki eve arkadaşlarını toplayıp Anadolu'ya geçme kararını aldığı gece, İstanbul'da "hava kararmış, yağmur tükürür gibi çiseliyormuş"... Yağmur da hain ve işbirlikçi.
Şöyle bir karıştırayım derken iki şeye gözüm takıldı.
Bir: Halide Edib, yurt dışında İngilizce yazdığı ünlü kitabı "The Turkish Ordeal"ı yurda döndükten sonra dilimize çevirirken (daha doğrusu asistanı Vedat Günyol'a çevirtirken), "Türk'ün Ateşle İmtihanı" adlı eser yani, bazı yerlerini sansür etmiş. Bunu hep biliriz.
Yılmaz yıllarca araştırmış, bunu neden yaptığını, orada ne yazdığını bulamamış, merak edermiş.
Bana sorsaydı söylerdim.
Kitabın aslını okudum, Boğaziçi'nin kütüphanesinde vardı, eğer araklamadılarsa oradadır. İngilizce öğrenirse okuyacaktır.
O çıkardığı bölümde Halide Hanım Atatürk'e "diktatör" diyordu.

***

İki: Refet Paşa'nın TBMM kürsüsünde yaptığı bir konuşma aklıma takıldı.
Paşa demiş ki: "Bir kaputun üç sene miadı vardır. Biz askere altı ayda bir kaput veriyorduk, yine yetişmiyordu. Çünkü kaputu alan kaçıyordu. Otuz binden fazla kişi firar etti. Bu kaçanların hepsini asmalı mıydım? Bunları söylemek istemezdim ama söylemek mecburiyetinde kaldım. Orduyu giydiriyorduk, on beş gün sonra ordu yine çıplak kalıyordu. Otuz binden fazla kişi elbiselerle firar etti. Yerlerine gelenlerde yine elbise olmuyordu."
Halk savaşı mı, bürokrateşraf ittifakının savaşı mı?
Halk savaşı diye bir şey yoktur, "halk için ve halk adına" verilen savaş vardır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA