Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Yerçekimi... Bir kere de başarmayın!

"Sinema salonlarına yeniden hayat verecek film" gözüyle bakılan ve bu yüzden endüstri tarafından ayakta alkışlanan Yerçekimi (Gravity) bizde de gösterime girdi.
Mesele şu...
Filmler artık internet üzerinden izleniyor; salona gitmeye üşenen daha tutucu kesimler ise dvd kopyalarını tercih ediyor.
Bu gelişmenin iki yönü var.
Korsanla mücadele bir türlü kazanılamıyor ve geniş kitleler gitgide küçük ekranda film izlemeye alışıyor.
Bu çizgiyi kırıp seyirciyi salonlara geri getirmek için ne yapılabilir?
Alfonso Cuaron'un yönettiği Yerçekimi (Gravity) bu soruya sinema perdesinin eşsiz gücünü öne çıkartarak cevap bulmaya çalışıyor.
Üç boyutlu gözlüklerinizi takıyorsunuz. Işıklar sönüyor ve bir anda kendinizi uzayda buluyorsunuz.
Yer yuvarlağı biraz ötede, ışıl ışıl büyüleyicilikte. Geri kalan yıldızlı boşluk içinizi ürpertiyor.
Her şey elle tutulacak kadar gerçek sanki. Yoksa Hubble teleskopunu uzay boşluğuna çıkarak tamir eden siz misiniz?

***

İyi de, dışarısı 15-25 yaş aralığında gençlerle kaynayan bir AVM salonunda kaç kişiyle bu filmi izledim dersiniz?
Koca salonda 14 kişiydik!
Üstelik önümüzdeki sırada oturan Y Kuşağı temsilcileri filmin en büyüleyici yerlerine itiraz ettiler; astronotların nefes seslerinin vurgulu verilmesini bile saçma(!) buldular, diyalogların azlığını hiç sevmediler.
Clooney'in canlandırdığı tipin gevezelikleri de kesmedi onları!
Neyse...
Gelelim filmin anlattığı hikâyeye...
Çok şey söylemeyeceğim ama böyle şeyler okuyunca sinema salonuna gitme hevesini kaybedenlerdenseniz, aşağıdaki kısmı okumayın.
***

Explorer mürettebatının başına beklenmedik bir felaket gelir.
İmha edilen bir Rus casus uydusu zincirleme reaksiyonla uzaydaki uydu çöplüğünü patlatır. (NASA verilerine göre beş yüz binden fazla insan yapımı parça yeryüzünün çevresinde dönüp duruyor!)
Enkaz parçaları millerce ötedeki uzay mekiğini de tahrip eder. Her şey mahvolur. Oksijen ve yakıt stoku sınırlıdır.
Nihayetinde bir Hollywood yapımı seyrettiğimize göre, heyecan unsuru baştan bellidir: Astronotlarımız ya da en azından içlerinden biri dünyaya geri dönmeyi başaracak mıdır?
Seyrederken iki şeyi içimden geçirdim.
Birincisi...
Dünya, hele sevdiklerimiz de artık hayatta değilse, geri dönme inadına değecek kadar çekici bir yer midir?
İkincisi...
Yahu, bir defa da başarmayın!
Bir defa da böyle filmlerde "başaramamayı" anlatın da, hikâyenin uyandırdığı soruları daha derinlemesine tartışalım!
Hem bilmiyor muyuz sanki, Soyuz1'deki kozmonot Kamorov, Apollo 13'tekiler, uzay mekiği Challenger ve ötekiler başaramamışlardı!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA