Ben buyum, ben şucuyum, ben şunlardanım...
Böyle geçti son yıllar. Ve bir baktık ki, kimlik vurgumuz kişiliklerimizi vurmuş geçmiş!
***
Belki de eski kelimelerle ifade etsem daha iyi anlaşılacak:
Hüviyet ve
şahsiyet... Ergenlik çağımda aklı başında büyükler "Çocuğum hüviyetin seni ömrünün sonuna kadar taşımaz" deyip uyarırlardı:
"Önce şahsiyetli ol!" Geçti o günler, gün geldi, "Sen kimsin, kendini kim sanıyorsun?" sorusu ezdi geçti hepimizi. Şimdi ortalıkta
hüviyet, aidiyet, mensubiyet sahibi insandan geçilmiyor ama
şahsiyet sahibi insanı çok aramak gerekiyor. Hatta artık bunun tam anlamıyla ne demek olduğunu bile bilmiyoruz. Bir tür "
yalnızlık acısı" gibi bir şey mi yoksa?
***
Al sana batıl inanç! "
Böyle gelmiş böyle gider" deyip duruyoruz.
İrademizin gücünden korkuyor, vasat olanın konforuna teslim oluyoruz.
Sevinçsiz sevgiler, gösterişçi depresyonlar, küçük itişip kakışmalarla oyalanışlar... Eh, öyle gidiyor tabii de, nereye kadar ve nereye doğru?
***
Sevildiğinden asla emin olamamak... Ürkek hınç!
Huzursuz şehvet!
***
Sürekli sevilmek istemek ama bir türlü sevememek...
Uyuşturan kibir ve derin bir yenilgi hissi!
***
Kır kahvesi gibi bir yerde oturuyorum.
Çevrem çocuklarla
dolu...
Bir saniye koşuşturduktan sonra dakikalar boyu canı sıkılan çocuklarla...
Birbirleriyle geçinmeleri de öyle; bir saniyeliğine iyiler, dakikalar boyu küsler...
Anneler ilgili ve yorgun; babalar her şeyi ucundan tutar gibiler.
Düşünüyorum da, çocuklara bakışımızda her şey ne kadar hızlı değişti. Henüz bundan yirmi yıl kadar önce falan şekil vermeye çalıştığımız küçük varlıklar olarak bakıyorduk onlara. Şimdiyse ya çalıştırmasını bilemediğimiz komplike bir oyuncak gibi davranıyoruz ya da varlıkları karşısında
dalkavukça eziliyoruz.
Hiç durmaksızın bir şeyler isteyen ve isteklerini kırıp dökerek ortaya koyup her seferinde hoş görülen
bu çocuklardan nasıl bir toplum çıkacak acaba?
***
Uyku nimettir; hatta bazen yeryüzü cennetine dönüşüverir!
(Bunu 15 Temmuz sonrası uzun süren uykusuzluklarım boyunca daha iyi anladım!) Fakat söyleyin bana; günü dürüstçe temize çekmeden; geceye selam vermeden; ertesi gün için
dua etmeden hızla dalıp gidivereceksek... Ona "
uyku" denir mi!
***
Uykuya övgüler düzelim, tamam! Fakat
nice uykusuzluk vardır ki, bedene zarar olsa bile ruha ilaçtır!