Geçen gün Fikirtepe'den geçtim...
Hep iç taraflarına girmekten kaçınıyordum ama trafik yoğunluğu, yanlış yön falan derken, oldu işte!
Sonuç: Net bunaltı, hatta basbayağı bulantı...
Gri kaygılardan bir bulut...
***
Çocukluğumun Fikirtepe'si aklıma geldi, gecekondu semtiydi.
Şimdi yerinde
camekânlı ve devasa kutular var.
İkide bir hatıralara dalmak falan da anlamsız.
Çocukluğumun Kadıköy'ü deseniz, ilk bakışta her şey aynı gibi ama hızla çürüyor, muazzam bir kirlilik ve başıboşluk...
Feneryolu,
Caddebostan semtleri mi?
Şık fakat hızla çürüyen
"yeni" apartmanlar, sahipleri birbirine kahve içmeye giderse kasaya para giren küçük kafeler...
Sonra
daha yukarı semtlerde beton bloklar, araya serpiştirilmiş uyduruk parklar, dev marketler silsilesi...
***
Güzelim şehir gitti.
Büyümesi bir türlü bitmeyen bir kent geldi yerine...
Eh,
elbette bunun hem ruh dünyamızda hem de sosyal hayatımızda bir bedeli olacaktı.
Şimdi çocuklarımızın içinde büyüyen kırgınlık yumakları ve öfke bunun bedeli belki...
Yetişkinlerin psikiyatr kapısında sıra olmalarında bu
"kutucuk"lara sığıştırılmalarının hiç mi payı yok?
Tonla para ödenen kutulara çıkmak için asansör önünde beklerken sızlanan yaşlılar...
Otoparkta azıcık çizilmiş aracı için deli danalar gibi oraya buraya koşturan takım elbiseli adamlar...
***
Lakin yıllardır yazıyorum...
Şehir (medine) ile kent arasındaki derin farkı anlamak zorundayız.
Evler ile konutlar arasındaki farkı...
Mahalleler ile yollar arasındaki farkı...
O insan ile bu insan arasındaki farkı...
***
Geçen gün bir ahbabıma
"Bir iki yıldır şiire inancımı kaybettim" dedim; "Güzel sözler istemiyorum,
ille de şiir okuyacaksam, Ziya
Osman Saba gibi çocukça ve temiz
olsun ama pek nadir böylesi."
O da bana
Saba'nın "sebil ve güvercinler"ini hatırlattı.
Hani belki hiç su bile içmeden uzak yollardan gelip şehrin sebilinde soluklanan bembeyaz güvercinleri anlatan şiir...
***
Arnavutköy taraflarına yapılan
"yeni İstanbul"un videolarını da gördüm.
Çok hızlı ve insanın ağzını açıkta bırakan bir müteahhitlik ve kentleşme çalışması...
O zamandan beri aklım başımda değil...
Aldırmayın bana!
Gerçeklerin baskın dünyasını biliyorum.
Ama
"şehir" falan deyip durmayın, o bambaşka şey!