Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Mevsimler değişmez, sadece döner dururlar

Yarın ilk ve ortaokulların da açılması ile, yaz tatili resmen bitmiş olacak. 14 milyon öğrencinin bir bölümü ve onların ebeveynleri, tatil geçirdikleri uzak mekanları hatırlayarak, günlük yaşamlarına dönecekler.
Sabahın erken trafiğinde, minibüs camlarına yapışmış uykulu çocuk yüzlerinden "Tatil ne kadar kısa ve hayat ne kadar uzun" mesajını alacağız.
Öğrencilik dönemlerinde "Bir gemiye tayfa olarak girip, dünyanın uzak limanlarını görsem ve şu okuldan kaçsam"
diye düşünmemiş kimse var mıdır acaba?
Bu "Kaçış" özlemini gerçekleştiremeden yaşlananlardan bazılarının, "İşi gücü bırakıp, Bodrum'da bir meyhane açacağım" dediklerini de hiç duymadınız mı?
Geçenlerde Şule Talu'nun şiddetli tavsiyesi üzerine Alain de Botton'un "Seyahat Sanatı"nı (Sel Yayıncılık) okudum.
Kitapta, 1884'te yazılmış bir romanın (J.K. Huysmans, A Rebours ) kahramanı olan Duc des Esseintes'in yaşadıkları da anlatılıyordu.
Bu aristokrat, insanların aptallıkları ve çirkinlikleri ile karşılaşmamak için, Paris eteklerindeki malikanesinden hiç dışarı çıkmaz. Ama Charles Dickens hayranı olduğu için, bir kez Londra'ya gider ve Dickens romanlarındaki kahramanlara rastlamayınca, hayal kırıklığına uğrayıp, hemen evine geri döner.
Des Essientes, daha önce de Rembrandt'a ve genel olarak Flaman ressamlara tutkusu nedeniyle Hollanda'ya gidip, orada da aradığını bulamamıştır.
Sonunda ne yapar?
Villasını akvaryumlarla, dünya kentlerinin resimleri ile, gemi halatları ile süsleyip donatır. "Hayalgücü, dışarıda yaşayacağımız deneyimlerin alelade gerçekçiliğinden iyidir. Hayalgücü, gerçek deneyimlerin yerini almaya yeter de artar bile" diyerek, bir daha evinden hiç çıkmadan dünyayı gezer.
"Seyahat Sanatı"nın yazarı bunları bile bile, turizm şirketlerinin çekici broşürlerine kapılıp gittiği dünya köşelerini anlatıyor kitabında.
Ama aklından da, şair Baudaleaire'in "Gündelik şeyler"den kaçmak için yaptığı Hindistan seyahatinin ara durağı Mauritius'tan, yolculuğu terk edip Paris'e dönüşte yazdığı "Yolculuk" (Le Voyage) şiiri hiç çıkmıyor.
"Orada yıldızlar gördük Ve dalgalar, kumlar gördük, Ve onca krize ve unutulmadık felakete rağmen,
Burada sıkıldığımız kadar sıkıldık."
Okulların her mevsim yeniden açılışında aklıma hep, ilkokula başladığı gün akşamüstü evine dönen çocukla annesinin diyalogu gelir.
Anne çocuğu uyarır. - Git üstünü değiştir. Erken yat. Yarın sabah uyuya kalır, okula geç kalırsın.
Çocuk şaşkın ve yıkılmış bir çaresizlik içinde annesine döner,
- Yarın yine mi gideceğim okula? Bu gün gittim ya. Yetmez mi, der.
Ben, mutlu sonla biten filmlerin daha sonraki sonunu da merak edenlerdenim. Örneğin Pamuk Prenses ile yakışıklı prens evlendikten sonra kaç çocukları olmuştur, karı koca kavgası yapmamışlar mıdır, prensin adı hiç zina olayına karışmış mıdır, gibi.
Ertesi gün bir defa daha okula gideceğini duyunca şaşıran çocuk, okula gideceği yılların sayısını da öğrenince ne yapmıştır acaba? Ben bunu da merak ediyorum.
Oğlum Cemil, ilk gün okuldan dönünce "Ders diye bir şey var, çok uzun. Teneffüs diye bir şey var, çok kısa" diye anlatmıştı ilk izlenimini.
Sonuçta, yarın tatil bitiyor işte.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA