Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Tayyip Erdoğan enigmasını çözmek çok zor!

İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi ordularına karşı savaşan Müttefikler'in en fazla ele geçirmek istedikleri Alman yapımı aygıtın adı "Enigma"ydı.
Enigma, daktiloya benzeyen bir şifre yazma ve çözme makinesiydi.
Gizli askeri yazışmalar bu makinede şifrelenir ve sonra yine bu makine kullanılarak şifreler çözülürdü.
İngiliz özel timleri, Nazi işgali altındaki Çekoslovakya'da yaptıkları bir operasyon sonunda bir tane Enigma makinesini elde ettiler. Bundan sonra Almanlar'ın her şifreli yazışmasını çözmek mümkün olabildi..
Bir daktilo düşünün. A harfinin bulunduğu tuşa bastığınızda mesela F harfi yazılıyor. Bu düzensiz düzen de, sürekli değiştirilebiliyor.
Çok merak edenler, internette "http: //www. ugrad. cs. jhu. edu/~ russell/ classes/enigma/" adresine giderek, Enigma simulatörüne ulaşabilirler.
Latince'de bu kelime "Gizem" anlamına geliyor. İngilizce'de ise enigma, "Bilmece; gizem; esrar; muamma; anlaşılmaz kimse" anlamına gelir...
Şimdi sade Türkiye'de değil Avrupa'da da, Tayyip Erdoğan'ın şifresini çözebilmek için yeni bir "Enigma"ya ihtiyaç olduğu düşünülmekte.
Çünkü, Erdoğan gerçek bir enigma.
Yani, bilmece, gizem, esrar, muamma, anlaşılmaz kimse.
Erdoğan'ın Avrupa'ya rest çekmesinin nedenlerini yorumlayan bütün yazıları okudum. Bu yorumları yapanların arasında, Erdoğan'ı tartışmasız destekleyenler de vardı.
AK Parti kadroları ile konuştum. Bunların arasında ezelden ebede Erdoğan'ın yanında olmak kararı verenler de vardı.
Ama AB finişine bu kadar az bir zaman kalmışken, neden Erdoğan'ın "Biz Türk'üz, bize kimse karışamaz" dediğini kimse çözemiyordu.
Örneğin komplo teorilerine meraklı olması ile bilinen Fehmi Koru bile, "Böyle ortamlarda her kafadan bir ses çıkar, ortalık komplocu açıklamalardan geçilmez" diye okurlarını uyarıyordu Yeni Şafak'taki yazısında...
Bir bölüm yorumcu da, olayın nedenlerini anlamaya çalışmak noktasının geçildiğini söyleyip, tepkisini koyuyordu.
Örneğin Gülay Göktürk, Tercüman'da şöyle demekteydi:
- Zinanın canı cehenneme! Şu anda zinanın nasıl düzenlenmesinin doğru olduğunu değil; böyle bir konunun Cumhuriyet tarihinin en büyük projesinin başarısını riske atmaya değip değmeyeceğini tartışıyoruz. Başbakanın, koca bir halkın 40 yıllık hayalini kumar masasına sürmeye hakkı olup olmadığını... Hani dindarlar kumar oynamazdı?
Zaman'da Mustafa Ünal ise, olayı bir yabancı diplomatın "Vikiafobi" kavramı içinde ele aldığını söylüyor ve şöyle açıyordu bu kavramı:
- Bu (Vikiafobi) bir hastalık; zafer korkusu anlamına geliyor. AK Parti'de zafer korkusu hastalığı var. Reform niteliğinde cesur adımlar atıyor, tam sonuç alacağı zaman anlaşılmaz biçimde geri dönüyor. Bu hastalığa eski Yunan'da sık rastlanırmış. Sözgelimi maraton koşucusu bitiş çizgisini gördüğünde son bir hamleyle ipi göğüsleyeceği yerde bayılır düşermiş.
Sanırım Erdoğan enigmasının çözümü çabalarından elde edilen en ilgi çekici sonuç, Hürriyet'te Emin Çölaşan'ın "Sonunda bizim sözümüze geldi" içeriğindeki yazılarıydı.
Çölaşan Erdoğan'ın AB'ye rest çekmesine iki gündür şu ifadelerle destek vermekteydi:
- Bugüne kadar verdiklerimiz ve içişlerimize karıştıkları yetmedi. Doymak bilmeyen canavar istedikçe isteyecek. Henüz zinadayız... Ve işin başındayız. Kıbrıs'a, Ege'ye, Güneydoğu'ya, Apo'nun da Leyla Zana ekibi gibi serbest bırakılmasına falan daha sıra gelmedi.
- AB karşısında belden aşağı zinada sergilediği bu 'yürekli' tavrını, belden yukarı konularda da sürdüreceğine inanıyorum. O artık değişti! Kutluyorum, kutluyorum, mutluluktan uçuyorum, onunla gurur duyuyorum!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA