Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Erdoğan takıntılılar için ne bayram ne de seyran vardır

"Barış Süreci"ni sabote etmeye hayatlarını adamış olanlar bayramı da seyranı da yok sayıp, çabalarını sürdürdüler. Eskiden olsaydı "Derin devlet birilerini kullanıp yine darbe hazırlığına başladı" diye düşünürdük. Ama devletin derin olanı da sığ olanı da, bu tabloda pek yok. Devlet askeri ve sivili ile iç ve dış barışın arkasında duruyor...
Acaba sadece "Erdoğan takıntısı" mı bu barış düşmanlarının arkasındaki itici güç? Kandil'in sözcüleri bu takıntılıların iğvasına kapılıp, kaç defa "Barış Süreci bitti" içerikli açıklamalar yaptılar, saymak mümkün değil. Öcalan'ı etkisiz kılmak için, Öcalan'a alternatif üretmek için ellerinden geleni de yapmadılar mı bunlar?
IŞİD'e dayalı çeşitlemeler ise sınır tanımıyor... Sanki PKK'lılar sınırı içeri ve dışarı doğru delip geçerlerken geçmişte devletten onay almışlar gibi, şimdi de "Devlet bizim IŞİD'le savaşmamız için sınırı geçmemizi engelliyor" diye dert yanmıyorlar mı?

Hep yanılmadılar mı?

Kısacası terör örgütlerini anlamak kolay da, bunlarla aynı dalga üzerinden yayın yapmayı "Demokratik siyasete sivil katılım" biçiminde sunanları anlamak ise mümkün değil.
Üstelik bu "Erdoğan takıntılılar" şimdiye kadar ne dedilerse hepsi yanlış çıktı... Sonunda Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması ile de, bunların hezeyanları siyasi bir fiyaskoya dayanmadı mı?
Oysa demokratik siyasetin varlık sebebi, ülkeyi ayıran değil birleştiren özellikleri ön plana çıkartabilmesidir.
Devlet ise sadece "Devletliler"den oluşmaz. Kuvvetler ayrılığına dayalı erklerin dışında, devletin halkı, iç ve dış kamuoyu, baskı grupları, coğrafi ve ekonomik zenginlikleri kadar zayıflıkları, iç ve dış dostlarının yanında düşmanları da vardır. Devletin statükodan kaynaklanan durağanlığı kadar, iç ve dış konjonktürdeki sürekli değişimden kaynaklanan dinamik yapısı da vardır.

Barış olmasın da...
İşte bu tablo içinde "Ne olursa olsun ama barış olmasın" diyenleri, demokratik siyasetin neresine yerleştirebilirsiniz?
Veya başı örtülülere devlet eliyle ayrımcılık yapılırken susanlar şimdi başörtüsü serbest bırakıldı diye gürültü koparttıklarında, bunları ciddiye alabilir misiniz?
Ya da "ABD Başkan Yardımcısı Biden Erdoğan'ı nasıl hizaya getirdi" diye sevinç çığlıkları atanların, Biden'ın Erdoğan'dan özür dilemesi karşısında süt dökmüş kedi konumuna gelmeleri, sizi şaşırtıyor mu?
Gerçekten bunlar ne bayram dinliyorlar, ne de seyran... Bunların sadece Erdoğan takıntısı ile siyasi yaşamlarını sürdürmeleri daha ne kadar mümkün olabilir? Washington yerine Pensilvanya'ya kulak vererek Amerika'yı anlamak mümkün olabilir mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA