Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

"Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler..."

Bir ülke başarılı olduğu zaman, bundan herkes yararlanır... İlk Boğaz Köprüsü Demirel döneminde başlatıldı diye, onun rakibi olan Ecevit bu köprüden hiç geçmedi mi? İkinci Boğaz Köprüsü Özal döneminde yapıldı diye, onu boykot eden Demirel ve Erdal İnönü bu köprüyü hiç kullanmadılar mı? Erdoğan TL'den sıfırları attığı için Kılıçdaroğlu harcamalarını dolarla mı yapıyor?
Siyaset etmeyi kavga etmekle karıştıranların akıllarına geçmişte yaşanılanlardan veya bugünün dünyasından ders almak hiç mi gelmiyor? Çoğulcu demokrasinin sade iktidara değil muhalefete de sorumluluklar yüklediğini bilmemek mümkün mü? Ya da "Kullanılmak" denilen olgunun farkına varmayanların, ülkelerini ne tür kaoslara sürüklediklerini yaşayarak görmedik mi?

Dünyanın kabadayıları

Ya Ahmet Rasim'den ya da Refii Cevat Ulunay'dan okumuştum... Sirkeci'deki işkembecilerden haraç alan eski İstanbul'un kabadayıları ceplerinde bir şişe cıva taşırlarmış. Dükkan sahibi haraç vermeyi kabul etmezse, işkembe çorbasının kaynadığı kazana cıvayı dökerlermiş. Oluşan fiziksel reaksiyon sonucu kazanın altı üstüne gelir ve dayanılmaz bir koku sararmış ortalığı.
Yeni dünyanın kabadayıları, şimdi bunu global ölçekte yapıyor. Farklı öğelerinin birbirleri ile barış içinde yaşadığı toplumların kazanına yeni kabadayılar sanki cıva döküyorlar. Afrika'da, Balkanlarda, Kafkaslarda ve tabii ki Ortadoğu'da da tanık olmuyor muyuz buna?

ABD'nin yanlışları

Kurulduğu 18'inci yüzyıldan "Medeni Haklar"ın kabul edildiği 20'nci yüzyıla kadar siyah-beyaz ayrımını taşıyan ve bu yüzden bir iç savaş bile yaşayan Amerika Birleşik Devletleri'nin, işgal ettiği Irak'ı birbirlerine düşman insanların yaşadığı üç parçaya bölme çizgisinde izlediği siyaset buna çok çarpıcı bir örnek değil midir? ABD'nin adamı Maliki'nin izlediği Şiileri ayrıcalıklı kılan siyaset, sonunda IŞİD'in doğumuna dayanmadı mı?
Aynı Amerika, 1945'te ikiye bölünen Almanya'nın birleşebilmesi için, 1990'lara kadar Avrupa'da ordular barındırdı, yüzlerce milyar dolarlık ideolojik savaş sürdürmedi mi? Ve şimdi "Semitizm"i saldırgan bir "Siyonizm"e dönüştüren İsrail'in Ortadoğu'yu istikrarsızlığa boğan siyasetini tartışmasız destekleyen Amerika, bu yanlışının sadece bir yan ürünün "El Kaide" olduğunu nasıl görmezden gelebiliyor?

"Yeter artık" demeliyiz
Milliyetçiliği ırkçılığa dönüştüren, dini inançları mezhep ayırımları üzerinden algılamayı deneyen, toplumun inanç ve geleneklerini rejimin tehdidi olarak sunan ve bu tür sapkınlıkları "İlkelilik" yahut "Dindarlık" ya da "Laiklik" gereği sanan herkesin, farkına varmadan yeni global kabadayıların maşası olmak durumuna düşmeleri ihtimali fazladır. Kendileri gibi olmayanlara ve farklı olan herkese karşı nefret ve şiddet üretenler, bitmez tükenmez kavgaları ile ülkelerini dünyadan kopartırlar. Toplumu birleştiren bütün ortak değerler, ayaklar altında dolaşmaya başlar. Kaybolan yıllarımızda bütün bunları yaşamadık mı?
Ve hala "Barış"a karşı olunur mu? Şöyle bir düşünün... "Silahlar sussun, siyaset konuşsun artık" söylemine karşı olanlar bile yok mu siyaset ve düşünce dünyamızda?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA