Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Türkiye'nin insanları istikrarın kıymetini biliyor

Her vesile ile yüzlerine maske takıp molotof kokteylli sokak partileri düzenleyenler de, seçim sandığından çıkacak sonuçlar yerine sokak eylemlerinden ülkenin yönünü belirlemeyi hedefleyenler de, artık bu yolun yol olmadığını görmek zorundadırlar.
Şöyle bir haritaya baksalar ve çok yakın düne kadar "Bizim" olan topraklarda yaşanan trajedileri bir hatırlasalar, Türkiye'deki istikrar ve güven ortamının değerini de, bu ortamı korumanın önemini de anlarlar.

Trajik tablo

Birleşmiş Milletler Suriye'de yaşanan trajedi konusunda bir şey yapamasa da, acı tabloyu sergilemek konusunda çok başarılı raporlar yayınlıyor. İç savaş öncesinde 23 milyon kişinin yaşadığı Suriye'de 11 milyon kişi evini terk etmek zorunda kalmış. 220 bin kişi öldürülmüş. Yaşam süresi beklentisi 20 yıl düşmüş. Sadece 2014'te en az 76 bin Suriyeli sivil can vermiş. Şu anda 5.6 milyon Suriyeli çocuk yardıma muhtaç haldeymiş.
İç savaştan önce Halep'te 2500 dolayında doktor varken bugün kentteki doktor sayısı 100'ün altına düşmüş. 100'ü aşkın insani yardım ve insan hakları örgütünce yayımlanan uydu fotoğraflarında Suriye'deki gece ışıklarının 2011 Mart'ına kıyasla % 83 azaldığı görülüyormuş.

Çoğunluk ne istiyor?
Irak'taki durumu da herhalde hepimiz görüyoruz. Eski Osmanlı eyaletlerinde yaşanan kırımları, iç savaşları da hepimiz acı içinde izlemedik mi? 20'nci yüzyılın son döneminde Yugoslavya'da yaşanan trajedileri hatırlamıyor muyuz?
Sokak kalkışmalarında, kavgalarda, nefret üretiminde birbirleri ile yarış edenlerin bilmesi gereken bir büyük gerçek var. Türkiye'de yaşayan insanların ezici çoğunluğu, istikrarın, güven ortamının ve ortak yarına duyulan bağlılığın kıymetini biliyor. Bu "Çoğunluk" sadece AK Parti'ye oy verenlerden ibaret değil. CHP'nin de, MHP'nin de, HDP'nin de tabanı barıştan, güvenden, istikrardan yana... Bir avuç kifayetsiz muhterisin akıl ve hesap dışı söylemleri, Türkiye'nin yönünü belirlemiyor.

Bizi ne bağlıyor?

Bir yabancı diplomat her karşılaştığımızda "Sizi birbirinize bağlayan ve birlikte yaşamanıza neden olan ortak payda nedir" sorusunu yöneltirdi. Bu soruyu irdelerken "Burası benim vatanım" dedirten en ağırlıklı duygunun, kendini denizdeki balık veya havadaki kuş gibi, o vatanda güvende, rahat, mutlu hissetmek olduğunu düşünürdüm. Yine aynı şeyleri düşünüyorum.
Dünyada vatanını terk etmek zorunda kalıp, ikinci vatan seçen o kadar çok göçmen veya mülteci var ki. Neticede ABD müteveffa Başkan Kennedy'nin deyişiyle bir "Göçmenler Ülkesi" değil mi? Beyazı, siyahı, Çinlisi, İrlandalısı ile hepsi "Sen kimsin" sorusuna bu duygularla "Ben ABD vatandaşıyım" cevabı vermiyorlar mı?

Vatan sevgisi

Bizi birbirimize bağlayan ortak paydaları ön plana çıkartmak yerine, birbirimize karşı öfkelerimizin seslendirildiği ve birleştiren değil ayıran öğelerin ön plana itildiği söylemleri "Siyaset"in gereği gibi algılayan anlayışların toplumda bir değeri yok. "Vatanımı çok seviyorum, ama vatandaşlarımın benim gibi olmayanlarını sevmiyorum" anlayışını halkın büyük çoğunluğu reddediyor.
Bu gerçeği herkesin görmesi gerekmiyor mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA