Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

1'inci Dünya Savaşı'nın artçı sarsıntıları sürerken

Osmanlı geçmişimizin Cumhuriyet'e aktardığı en önemli ders herhalde dünya konjonktürünün ve değişimin hızlı algılanmasının, ayakta kalmak için kaçınılmaz bir ön şart olduğu gerçeğidir. Bu ders çok iyi özümsendiği için, 1'inci Dünya Savaşı'ndan bugüne kadar birliğini, bütünlüğünü, istikrarını barış içinde korumayı başarabilen bu coğrafyanın "Tek ülke"si olabildik.

Pahalı bir eğitim

Global gerçekleri ve değişimi gecikerek algılayanlar olsa ve bunların sesleri zaman zaman çok yüksek derecelerde duyulsa bile, Türkiye'nin yönünü dünyayı hızlı algılayan kadrolar belirledi. İç dinamiklere dayanarak dış konjonktürü yok saymanın bedelleri zaman zaman askeri darbelerle, ekonomik krizlerle ve anarşik ortamlarla ödendi. Ama bu çok pahalı eğitim sonunda gerçekçiliğin en akılcı yol olduğunu hemen herkes anladı.

Hainlik örnekleri
Şimdi gündemimizde komşularımızda üretilen ve teröre dayanan krizlerin topraklarımıza sızmasının önlenmesi var... Bunu içeride ve dışarıda itekleyenler oldukça fazla. İçeridekilerin "Hainlik" derecesine varan girişimlerine ise hepimiz tanık olmaktayız...
Kalabalıkları sokağa dökerek "Barış açılımı"nı sabote etmeyi siyaset etmek olarak görenler bile yok mu? Kurtuluş Tayiz Akşam'da bu tabloyu şöyle yansıtmıştı:

Dağılma tehlikesi
"- IŞİD- PYD- PKK ve HDP üzerinden Türkiye'ye istikrarsızlık ihraç ediliyor. Bu süreç seçimlerden çok önce başladı ama maalesef devlet, bu tehlikeli dalganın önünü almayı başaramadı. Türkiye, 7 Haziran'da siyasi bütünlüğünü kaybetti. Siyasi irade bölündü. Türkiye, daha büyük operasyonlara elverişli hale getirildi. Bu dezenformasyon ve siyasi manipülasyonlarla Türkiye'yi dağılmaya hazır hale getirmeye çalışıyorlar."

Üst değer barıştır
Kısacası dirliğimizi ve birliğimizi hedef alan bu manipülasyonlara karşı, partiler üstü bir akla ihtiyacımız var. Koalisyon pazarlıklarından da, koltuk hesaplarından da öncelikli bir meseledir bu... Bugüne kadar meşru siyasete silahı, şiddeti sokmamayı nasıl başardıysak ve en üst değer olarak "Barış"ı nasıl benimsediysek, aynı başarıyı sürdürmemiz gerekiyor.
Bir anlamda Ortadoğu hâlâ 1'inci Dünya Savaşı'nın artçı sarsıntılarını yaşamakta. Türkiye ise, demokrasisi, gelişmesi ve hedefleri ile 21'inci yüzyılın ufuklarına yelken açmış bir ülke konumunda. Bizi geçmişe ve dini, mezhepsel ve etnik çatışmaların içine çekmek isteyenlere izin vermeyelim...

Türkiye'nin farkı

Bütün ümidimiz, Osmanlı'dan alınan derslerin yine hatırlanması, global gerçeklerin doğru değerlendirilmesi ve Türkiye'nin Don Kişot'a veya Oblomov'a benzememesidir. Cervantes'in "Don Kişot"u burjuvazinin oluşmaya başladığı dönemde, kendisini hâlâ bir şövalye sanan bir meczuptur... Gonçarov'un "Oblomov"u, gerçekleri görmezden geldiği zaman her şeyin eskisi gibi sürebileceğini sanan bir tembeldir.
Bu coğrafyada da 21'inci yüzyılın yaşanabileceğini yine kanıtlayalım. Demokrasinin farklılıkları bu coğrafyada da bir arada yaşatabilen rejim olduğunu bir kez daha gösterelim. Teröristlerin silahlarının değil, siyasetin ortak aklının sesi duyulsun... Saddam'lı, Esad'lı, Sisi'li çözümler kimsenin aklına gelmesin.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA