Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Acaba "Batı" bu konularda ne düşünüyordur?

Koalisyon mu kuracağız, erken seçime mi gideceğiz? Girdiği her seçimi kazanan ve yüzde 52'lik halkoyu ile Cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan mı, yoksa PKK terörü örgütü mü meşru siyasetin dışına itilsin? Önce terörle mi mücadele edeceğiz, yoksa terör örgütlerinin siyaset üzerinde ipotek koymalarını görmezden mi geleceğiz?

Batı ne der?

Bütün bu tercihler arasında yol haritamızı belirlerken "Acaba Batı ülkeleri ve Batı medyası ne diyor" sorusuna endeksli arayışlara takılırsak, geleceğimiz karanlık olabilir. Bakarsınız Türkiye'nin Avrupalı olduğunu bir türlü kabul etmeyen Brükselliler, PKK'yı bağırlarına basarlar... Asya'da İran etkisine karşı örgütlenmekle görevlendirilen ama bu arada Türkiye'de polise, yargıya sızıp devleti ele geçirmeyi planlayan bir örgütün şefi, Amerika'da sığınak bulur...

Avrupalı olduk mu?

Acaba bu "Batılılaşmak", "Avrupalılaşmak" ya da "Modernleşmek" gibi kavramları biraz abartarak mı benimsedik? Örneğin Lübnanlı yazar Amin Maalouf da bu konuya takılmış... Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan "Çivisi Çıkmış Dünya" kitabında, Atatürk'ü yorumlarken özetle şöyle diyor:
- Atatürk Türkiye'yi ve Türkleri yeniden biçimlendirmek için, Osmanlı hanedanına son verir, halifeliği kaldırır, din ile devlet işlerini birbirinden ayırır, sıkı bir laik sistem kurar, halkından Avrupalılaşmasını ister, Arap alfabesi yerine Latin alfabesini koyar, erkeklerin sakal tıraşı olmasını, kadınlarınsa peçelerini çıkarmalarını zorunlu kılar.
Batı tarzı şık bir şapka kullanmaya başlar.

Onlar kabul etmiyor

- Atatürk'ün elde ettiği meşruiyet onun ölümünden sonra da devam etmiştir ve bugün de Türkiye onun adına yönetilmektedir...
Avrupalılar onlara günde üç kez Avrupalı olmadıklarını ve aralarında yerlerinin olmadığını söylerken, Kemalistler halklarını nasıl Avrupalılaşmaya ikna edebilirler?

Hangi üst değerler?

Bütün bu gibi durumlardan ve benzer yorumlardan çıkartılacak ders ortada... "Batı" ya da "Avrupa" kendi siyasal coğrafyasında "Üst değerler" olarak kabul ettiği olgular, Batılılaşmaya çabalayan coğrafyalarda çiğnendiği zaman umursamaz oluyor. Mısır'daki darbeye "Darbe" diyemiyorlar... Türkiye'yi kana bulayan terör örgütü adına Brüksel'e gidip "Türk Hükümetine dur deyin" diyerek başvuranlara "Hadi oradan" diyemiyorlar.
Amerika "Demokrasi getireceğim" gerekçesi ile Irak'ı işgal ediyor ve sonuçta bu ülke hem mezhep kavgalarına, hem de milyonlarca hayata mal olan bir kargaşaya sürükleniyor. Ve bu durum sonunda Amerika'yı değil Türkiye'yi etkiliyor.

Cevapsız soru

Kısacası kendi ülkemizin geleceğine kendimiz karar verelim. Atilla Yayla'nın da cevabını aradığı "Batı ülkeleri demokrasiyi ve demokratik hak ve özgürlükleri gerçekten birer değer olarak mı savunuyor, yoksa millî (yani devletlerinin) çıkarlarına hizmet edecek bir dış politikanın aracı olarak mı kullanıyor" sorusu bizim zihinlerimizi de kurcalasın...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA