Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

15 Temmuz ve Batı’nın hegemonik ölümü

Haçlıların 1099'da Kudüs'ü işgal ettikleri gün olan 15 Temmuz'da ülkemize saldırdılar. Fakat destan yazan Türk milleti Haçlı torunlarına ve yerli işbirlikçilerine Türkiye'nin geçilmez olduğunu Çanakkale'den sonra bir kez daha hatırlattı.
15 Temmuz 2016'daki darbe ve işgal girişimine karşı sergilenen bu destansı direniş, bölgesel ve küresel denklemleri de sarsmaya başladı. Özellikle 15 Temmuz'dan sonra devreye sokulan yeni güvenlik konsepti ve milli savunma stratejisi çerçevesinde Rusya, Çin ve İran ile derinleşen ilişkiler, Astana süreci, Irak ve Suriye'deki harekâtlar, Katar ile stratejik adımlar, Libya ve Dağlık Karabağ gibi hamlelerle Türkiye, başta Ortadoğu olmak üzere Körfez, Doğu Akdeniz ve Kafkasya'daki emperyal statükoyu dönüştürdü.
Türkiye yeni güvenlik konseptiyle ABD'nin, İsrail'in güvenliğiyle enerjinin kontrolü ve başka bir hegemonun ortaya çıkmasını engellemeye dayalı Ortadoğu'daki güvenlik mimarisini adeta felç etti. Bu nedenle Amerikan hegemonyasının Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Kafkasya'daki üç sacayağı da aksıyor artık.

***


İşte bu yüzden bir zamanlar dünyanın hâkimi olan 'süper güç ABD' şimdi hafakanlar içinde. Her projesi birer trajediye dönüşüyor. Çoğu analizci 15 Temmuz'un tetiklemesiyle ortaya çıkan bu tabloyu "ABD'nin hegemonik ölümü" diye niteliyor.
Sayın Erdoğan'ı "Yeni bin yılın Selahaddin'i" diye hedef gösterenlerin korktukları sonunda başlarına geldi.
15 Temmuz'dan sonra Türkiye, sadece dar bölgesel jeopolitik hesaplarda ve enerji denklemlerinde değil yeni dünyanın kurucu paradigmasında da artık daha fazla ağırlığını hissettirmeye başladı.
Türkiye'nin izlediği yeni stratejiler Anadolu ülkesini bir dünya devletine dönüştürme hamlesini daha da güçlendirdi.
Bu anlamda ülkemiz 15 Temmuz zaferinden sonra dünya sistemi içinde hiç olmadığı kadar manevra yapma imkânına kavuştuğu dönemlerden geçiyor. Amansız bir savaştayız. Bir yanda Atlantikçi 'Ehl-i salib' ile onun yanında saf tutan FETÖ, PKK/YPG, DEAŞ ve diğer taşeron terör örgütleri; öbür yanda ise omuz omuza veren Selahaddin ile Fatih'in torunları var.
Ecdadının bu cihangirlik hassasına sahip çıkan torunların bugün İstanbul'dan sonra Mogadişu, Erbil, Halep, Kabil, Bağdat, Trablus, Saraybosna, Bakü, Şuşa, Katar ve Kudüs'te de boy göstermesi Atlantik'teki paniği her geçen gün daha da derinleştiriyor.

***


Pax-Americana devri kapanırken Türkiye, Rusya, Çin ve İran gibi aktörler arasındaki güçler uyumu (harmony of powers) ile nitelenen Trans-Pasifik çağı başlıyor.
Yeni dönemde Türkiye, Atlantik'in payandası olmak yerine artık 'küresel iç politika/weltinnenpolitik' denilen bir anlayışla ulusal ve küresel hedeflerine yöneliyor. Şunu artık görmeye başladık ki ABD ve Avrupa'nın gücü meğer Türkiye'nin zayıf olduğu kadarmış. Olayları lehimize çevirmede bölgedeki mukayeseli üstünlüğümüzü daha yeni keşfettik. Hepsinden önemlisi de ABD'nin tezgâhlarını bir tür 'Midas dokunuşu' ile bertaraf edebiliyoruz.
Hâsılı kelam, 15 Temmuz'dan sonra her açıdan ABD'nin korkulu rüyası haline geldik. Makyavelli'nin dediği gibi "Korkulan biri olmak sevilen biri olmaktan çok daha güvenlidir." Her şeyden önce 15 Temmuz bize ABD ve Avrupa ile ilişkilerimizde daha bağımsız, yerli ve milli dinamiklerle hareket etme imkânı sağladı.
Emperyal merkezin kurduğu dengeleri ve vesayet sistemini zayıflatan 15 Temmuz bu anlamda küresel bir güce dönüşerek devletten medeniyete doğru yürüyen Yeni Türkiye realitesinin sancağıdır. Bu sancağı yere düşürmemek lazım. Yoksa sadece Türkiye değil başta İslam âlemi olmak üzere Batı dışındaki dünya da büyük kayba uğrar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA