Dün akşam konuştuk,
"Yahu bu kadar da olmaz" dedi.
Yerinde duramıyordu.
Oturduğu yerden kalkıp
Odada turladı.
Sonra pencereden dışarı baktı.
"Ne oldu?"
"Sıkıntın ne?" diye sordum…
Onu hiç böyle
Görmemiştim çünkü.
***
Makineli tüfek gibi saymaya başladı.
"Yahu savaşın faturası bana çıktı.
Biliyorsun ben Hataylıyım
İşler durdu.
İflas etmek üzereyim."
Merakım arttı.
Sözü nereye getirecekti acaba?
Devam etti:
"Tam da işlerimiz yoluna girmişti,
Vize kalktı, Gaziantep, Mersin, Adana ve ilçelerine para akıyordu. Çok sevinçliydik..."
***
Ama Suriye'deki iç çatışmaların her şeyi bitirdiğini söyledi.
Arkasından da
Uzlaşmaz,
Demokrasiyi istemeyen,
Suriye Devlet Başkanı
Beşar Esad'a sallamaya başladı.
"Bak kardeşim ben bir Arap Alevi'siyim,
Aleviler güzel insanlardır. Yaşama ve insana saygılıdırlar. Her şey iyi giderken Arap Baharı'na takıldık, Esad'ın da inadı tuttu" dedi.
Konuştukça damarları şişti.
Kendini kontrol edemediği anlar da oldu.
Onu sakinleştirmeye çalıştım.
***
Hatay'da turizm ve ticaret işiyle uğraşıyordu.
"Bakın Ersin bey, ben CHP'liyim.
Hem de birkaç göbek öncesinden. Ama partimin yeni çizgisini hiç beğenmiyorum.
Onlarca şehidimiz var,
Maalesef bizimkiler,
PKK yanında bir görüntü çiziyor.
Suriye PKK'ya önceden gizli, şimdi ise açıkça destek veriyor.
Oğul Esad,
Baba Esad gibi yani.
Benim genel başkanım
Bu insan kasabını nasıl destekler.
İşte bunu hazmedemiyorum" dedi.
***
Meseleyi nihayet anladım.
Doluydu…
Bir yanda iflas,
Diğer yanda terör korkusu...
Suriye'den girdi,
Irak'tan çıktı.
Hiç susmadı.
Erbil'e gidişi son anda
Irak Başbakanı Nuri el-Maliki'nin kaba bir müdahalesiyle engellenen
Enerji Bakanı Taner Yıldız'a yapılanı da kabul edememişti.
"Kemal Bey Maliki'nin davetine gitmemeli.
Bakanımıza kötü muamele yapan bir ülkenin daveti kabul edilmez" diye bitirdi sözünü.
***
Ana Muhalefet Lideri demek,
Müstakbel Başbakan demektir.
İçeride istediğini söyle.
Ama dışarıda bunu yapma.
Başbakan adayı biri,
Kendi ülkesini yabancılara
Nasıl şikâyet eder?
Gittiği her ülkede, Türk hükümetini,
Türk yargısını,
Hâkim ve savcılarımızı,
Ergenekon davasını nasıl eleştirir!
Hâkim ve savcılarımızı
İngiliz makamlarına nasıl şikâyet eder!
Sömürge valisi gibi…
Hatta bir gazetecinin sorusuna,
"Bu soruyu siz Türkiye'de sormuş olsaydınız,
Hükümet sizi gözaltına aldırırdı" çıkışını nasıl yapar!
***
İşadamı dostum yanımdan ayrılırken,
"Biz ailece CHP'ye gönül vermiştik. Olanları izah edemiyorum. Deniz Baykal olsaydı böyle olmazdı. Bir CHP'li olarak içim almıyor bunu. İnşallah Kılıçdaroğlu, Maliki'nin ayağına gitmez" dedi.
Konuğum Hataylı,
Ve tanınan biri...
İsmini vermem doğru olmaz.
Ama Hatay'da onun gibi düşünenler hiç de az değil…
***
Bu şartlarda Maliki'nin davetini kabul etmek etik ve milli değerlere uygun mu?
Başbakan'ımıza saldıran, iki bakanımıza edepsizlik eden bir Başbakan'ın ayağına gitmek doğru mu?