Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Urla için enginar vakti

Nobel Edebiyat Ödülü’nden otele... Ördek bitişiğinde kafeden, balıkçıya... Pazarda erkek soğandan, en çiçek enginara... Gelecek haftaki enginar festivalini fırsat bilip geçen haftaki Urla tecrübemizi paylaşalım...

Bir edebiyat sorusuyla başlayalım:
1963 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kim aldı biliyor musunuz?
Deli bir genel kültür birikim ve hafızanız yoksa bilmemeniz gerekir. Endişelenmeyin yani, normalsiniz.
Dilinizin ucunda mı yoksa?
O zaman dizelerinden ufak bir tüyo verelim:
"Bir güvercin gibi ak / o gizli kıyıda / susadık öğle üzeri: / ama tuzluydu sular / Sarı kumların üstüne / adını yazdık onun / ama bir rüzgâr esti denizden / ve silindi yazılar / Nasıl bir ruh, bir yürek / nasıl bir istek ve tutkuyla / yaşadık: yanılmışız!
/ Değiştirdik öyle yaşamayı." Cevap, Yorgo Seferis. Ne işi var peki Tatil ekinde?
Yunan şair (ve diplomat) Yorgo Seferis, İzmir Urla doğumlu. 14 yaşındayken ailesiyle Atina'ya taşınmış, sonrasında Paris Sorbonne'da sürdürmüş Nobel almaya kadar giden çalışmalarını, 1971'de de Atina'da kaybetmiş hayatını ama işte dünyaya gelişi 1900'de Urla'da.
Yolu düşenler ve tarihe, eskiye meraklı olanlar, şairin adını taşıyan, bir küçük otel olarak hizmet veren 150 küsur yıllık taş evde kalmış olabilir.

BOL 'LAYK'LI!

Urla'ya birkaç kere gitme fırsatı oldu. İstanbul'un karmaşasından Ege'ye sığınanların son yıllardaki ilk tercihlerinden olması anlaşılabilir galiba. Sakin, huzurlu bir havası, Alaçatı kadar ambale etmeyen ama Seferihisar kadar da yavaşlığıyla baymayan bir ritmi var.
Tasarım kafeleri değil de bol sokak köpekli, yaşlı amcalı kahveleri...
Bol yeşillikli bir pazarı... Malgaca Pazarı denen otantik bir çarşısı... Taze deniz mezesi ve mahsulü yenecek balıkçıları... Bir de sanki daha pembe, şeftali, leylak batan bir güneşi...
Ah tabii buna ilaveten de sahilde günbatımında sandallı, hülyalı fotoğraflar çekilebilecek, bol 'layk' garantili Instagram alanı!..
Urla'da tarihi bir İyonya kenti var: Klazomenai. Urla'nın doğusunda yer alan sahil şeridine Kilizman denmesi de buradan geliyor hatta.
Klazomenai önemli bir seramik merkezi kabul ediliyor. Terrakotta lahitleriyle ünlenmiş.
İskele Meydanı'nda, denizin dibindeki arazilerde ve Karantina adasında, bu antik kentin kalıntılarına rastlanıyor.
Klazomenai zeytinyağı ticaretiyle de ünlenmiş. Bilinen en eski zeytinyağı üretim tesisi (M.Ö. 6. yüzyıl) burada. Geçen seferki gidişimizde zeytinyağı işliğini ve depoyu gezme imkânı bulup etkilenmiştik. Taa ne vakit ne müthiş tesis, sistem, teknik vs kurmuşlar, pes!

NEREDE NE YENİR?
Ege'deyken mümkün mertebe ot ve deniz mahsulü yiyenlerdenseniz, sıkıntı yok. Tek bir öğle yemeği hakkınız varsa, istikâmet Beğendik Abi olmalı.
Erkek adına rağmen, kadın hâkimiyeti apaçık görünen özenli bir esnaf lokantası burası... Handan hanım işin hep başında. Aşçı kaçınca, eşinin açtığı lokantanın mutfağına bir girmiş, daha da çıkmamış.
Yemekleri çok övgü alınca 'Handan Hanım'ın Mutfağı' diye ekletmiş tabelaya, elemanları da hemcinslerinden seçerek bir kadın gücü sağlamış. Artık ne kadarı Egeli malzemelerin marifeti, ne kadarı onların mahareti bilemeyiz ama sonuç çok tatmin edici.
Gün batımında sofrayı deniz mahsulleriyle donatma taraftarıysanız, sıra sıra dizilmiş balıkçılardan birini seçeceksiniz. Biz Yengeç ile Adres'i birkaç defa denedik, herhangi bir memnuniyetsizlik yaşamadık.

YAVRU ENGİNAR, ERKEK SOĞAN
Evvelki pazar günüyse denizin iyice dibinde, ördeklerin elinize kolunuza değer mesafede olduğu Denizaltı'na oturduk. Yediklerimiz nefes kesici nefasette olmamakla beraber ortam tatlı, servis de kalabalığa rağmen sorunsuzdu.
Pazar günleri Urla'da pazar kuruluyor.
Çeşidi, rengi, bilhassa da yeşili bol... Daha önceki seferlerde denk geldiğim, hatta 'Nasıl oluyor da oluyor böyle yıkamadan etmeden' diye şaştığım karışık otlar (Leğenlerde üç su yıkandığı iddiası taşıyor pazarcılar ama suyla mı, çamurla mı, şüpheliyim!) artık saat akşamüstünü bulduğu için bitmiş tükenmiş mi, yoksa eskisi kadar rağbet görmüyor mu bilemeyiz ama yoktu...
Erkek soğan çok tazeydi ve mükemmel sonuç verdi. Enginarlar ise yine tüm tezgâhlara, adeta yere göğe yayılmıştı.
Urla'nın enginarı hakikaten başka tazelikte, körpelikte, güzellikte oluyor.
Boşuna değil yani festivalinin yapılması...
Evet, bu yılki Urla Enginar Festivali gelecek hafta sonu. 29-30 Nisan ve 1 Mayıs'ta. Vakti, imkânı, fırsatı olanlar, yolu o tarafa düşenler, taze festival güzellerini kaçırmasın.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA