Cengiz Semercioğlu da şaşırmış: "Antalya sonuçları bu yıl tartışma açmadı," diye yazdıktan hemen sonra kopan fırtınaya... Bu ona ders olsun ve bir daha dereyi görmeden paçaları sıvamasın: Hiç Antalya tartışmasız biter mi?
Bu yılki tartışmanın temel nedeni, sadece genelde pek beğenilip onay almayan Güzel Günler Göreceğiz filmine Altın Portakal En İyi Film Ödülü'yle birlikte daha birkaç ödül verilmesi değil. Halk oylamasında birinci olan ve benim (ve ayrıca birkaç sinema yazarının) favori filmi olan Can'a hiç ödül çıkmaması veya iyi bir film olan Nar'ın aslında varolmayıp icat edilen bir ödülle teseli edilmesi de değil.
Asıl tuhaf olan, bu yılın ünlü ve tarihe geçecek 'kadınlar jürisi'nin son derece merhametli (ya da politik) davranıp hemen her filme ödül vermesi. Hatta son derece tartışmalı olan Öngörüye Ağıt ve ondan çok daha düzeyli olsa da yine pek sevilmeyen Canavarlar Sofrası dahil. Haksızlık etmeyelim: Benim de içinde bulunduğum bir önceki yılın jürisi de ödülleri mavi boncuk gibi dağıtmakla suçlanmıştı. Gerçekten de, ödülleri birçok filme paylaştırmıştık. Ama geçen gün de yazdım: O müstesna bir yıldı. Çoğunluk, Kavşak, Press, Gölgeler ve Suretler, Gişe Memuru gibi bence hepsi üstün sanat eserlerinin yarıştığı bir şenlikte, başka ne yapılabilirdi ki?
Ama bu yıl, özellikle zayıf bir yıldı. Ve kadınların ağır basan duygusallığı ve şefkati, hiç de olumlu etki yaratmadı. Hele böyle bir mavi boncuk yılında, örneğin geleneksel Behlül Dal ödülü tam beş film arasında paylaştırılırken, Can ve Nar'ın neredeyse unutulup minik tesellilerle avutulması iyi olmadı. Hemen hepsi çok sevdiğimiz dostlar olan o kadınlar, kusura bakmasınlar ama, iyi bir sınav vermediler. Bir daha sırf kadınlar jürisini zor görürler!..