Cumartesi öğleden sonra cep telefonumuz çaldı. Arayan "Diyarbakır'dan Fırat Anlı" idi.
"Ne oluyor" diyordu.
"Bu işin sonu nereye varacak" diye soruyordu.
Endişeliydi.
"Barış, huzur" diye konuşuyordu.
***
Fırat Anlı Diyarbakır'daki "alt belediyelerden" Yenişehir'in Belediye Başkanı.
2002'de milletvekili adayıydı.
"Partisi" barajı aşamadı.
2004'te belediye başkanı seçildi.
"Şu sıralar" DTP'ye genel başkan olması konuşuluyor.
***
Fırat Anlı'dan bu köşede daha önce de bahsettik.
Diyarbakır'da ona sormuştuk:
"DTP'li belediye başkanları kendi özgür iradeleri ile mi hareket ediyorlar, yoksa İmralı'nın ağzına mı bakıyorlar" diye.
Anlı "yok öyle bir şey" dememişti.
Ve "içtenlikle" yanıt vermişti:
- Bu söylediğiniz bir Diyarbakır gerçeği.
***
Aynı Fırat Anlı "biz de eski söylemlerde ısrar etmemeliyiz" demişti.
"Türkiye'nin birlik bütünlüğünden" bahsetmişti.
***
Cumartesi günü Fırat Anlı'ya dedik ki:
- Devlet kararlı.
- Asker çok güçlü.
- Kamuoyu müthiş tepkili.
***
Fırat Anlı:
- Bugün için ne yapılmalı?.. Ortamın daha da gerilmemesi neye bağlı?
- Ok yaydan çıktı... Kayıp askerlerin bir an önce evlerine dönmeleri şart.
- Bu konuda bize bir görev düşüyor mu?.. Bir komisyon kurulsa... Bunun için çalışsak... Acaba yanlış anlaşılır mı?.. Ben de istiyorum kayıp askerler serbest bırakılsın.
***
Fırat Anlı'ya "şu anda Ankara dışındayız... Yoldayız... Pazartesi günü konuşalım" dedik.
Dün için "birbirimizi aramaya" karar verdik. Ama dün telefonu kapalıydı.