Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BURHANETTİN DURAN

Laikçi dayatma bitmedi

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'ın Cuma hutbesinde "İslam'ın eşcinselliği lanetlediğini" ve "zinanın haram olduğunu söylemesine" verilen tepkiler gündemde.
Tüm dünyada eşcinsellerin "tanınma" çabası içinde olduğunu ve semavi dinlerin de bunu "sapkınlık" olarak gördüğünü biliyoruz.
Diyanet İşleri Başkanının bu iki haramı ifade etmesine verilen laikçi tepki konuyu başka bir düzleme taşıdı.
Erbaş hakkında suç duyurusunda bulunmakla yetinmeyen Ankara Barosu'nun basın bildirisi İslamofobik cümleler, hakaret ve iftiralar içermekte.
Erbaş'ı "çocuk tecavüzcülerine gözlerini kapatmak ve kadın düşmanlığını meşrulaştırmakla" suçluyor.
Aslında bildiri, Diyanet İşleri Başkanının şahsında İslam'ı mahkûm ediyor.
İslam'ın değerlerini "sesi çağlar öncesinden gelen" ve "dogmatik" kelimeleriyle niteliyor.

Kaba pozitivizm hâlâ revaçta
Ankara Barosu "İslam'ın Ortaçağdan kalma değerlerinin" Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından seslendirilmesine karşı çıkıyor.
Bildirinin Diyanet İşleri Başkanı için "halkı ellerinde meşalelerle meydanlarda cadı diye kadın yakmaya davet etmesi kimseyi şaşırtmamalıdır" cümlesini kurması ise tam bir facia.
Avrupa'nın Ortaçağını ve kilisesini Müslümanlara ve din adamlarına atfedecek ölçüde tarih bilgisinden yoksun.
Bildiri, "İslam'ın ilerlemeye engel olduğunu" düşünen pozitivist Batıcılıktan besleniyor.
Bu kaba pozitivizmin geçen yüzyılın başlarında kaldığını sanmayalım.
Laikçilerin İslam'dan kurtulma ya da dinde reform yapma heveslerinin geçmediği de aşikâr.

Laikliğimizi demokratikleştirdik. Ancak...
Çok partili hayata geçişle birlikte Türkiye'deki Jakoben laiklik adım adım yumuşadı.
Ülkemizdeki laikliğin "demokratikleşmesi" oldukça zorluydu.
Başörtüsü ve dini eğitimin normalleşmesi için AK Parti iktidarının son dönemini beklemek gerekti.
Anayasa Mahkemesi'nin 2008'de AK Parti'yi başörtüsünü serbest bırakması yüzünden kapatmasına bir üyenin karşı oyu engel olmuştu.
Cumhuriyet mitinglerinde ve Gezi olaylarında laikçi kesimin içindeki öfkeyi yönetemediğine tanık olduk.
CHP, "laiklik elden gidiyor" söyleminin seçim kazandırmadığını gördü ve muhafazakâr değerlere saygılı görünme politikasına geçti.
CHP'nin başörtüsüne artık karşı çıkmıyor olması artık İslami değerlere saygı duymasından olabilir de olmayabilir de.
Neticede laikliği bir fay hattı olarak görmekten uzaklaşmasını Türk demokrasisi için bir kazanım olarak görürüm.

Derin ve büyük öfke
Ancak parti söylemleri bir yana, CHP'nin laikçi kesiminde görülen büyük öfke geleceğimiz için kaygı verici.
AK Parti ve Başkan Erdoğan karşıtlığı etrafında kurdukları laikçi nefret, yaşanan normalleşmeyi tehlikeye atacak bir mahiyet arz ediyor.
Ankara Barosunun bildirisinde gördüğümüz gizli öfke laikçi kesimde "Türkiye Cumhuriyeti'nin laik temellerinin yıkıldığı ve devletin İslamlaştırıldığı" tezinin hala en güçlü argüman olduğunu düşündürüyor.
Muhafazakâr kesimin Cumhuriyetin ortak değerlerini ve sembollerini benimsemesi İslam'ın değerleri hakkında pozitivist-laikçi baskıyı kabullenecekleri anlamına gelmiyor.
Başladığımız yere geri dönersek, eşcinsellik ve zina, İslam'a göre haramdır.
Diyanet İşleri Başkanı da bunların normalleştirilmesine karşı çıkan hutbe okur.
İsteyen istediği gibi yaşıyor; laikçi dayatmalar kabul edilemez.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA