Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERHAN AFYONCU

Tehdit mektubu böyle yazılır

Osmanlı ile İran arasında askeri mücadele kadar yazışmalarda diplomatik mücadele de vardı. Kanunî, İran’a gönderdiği ve son derece edebi olan tehditnamede, söz dinleyip itaat etmezse dünya toprağını Şah Tahmasb’dan temizleyeceğini söylemişti

ABD Başkanı Donald Trump'ın yazdığı seviyesiz mektup konuşuluyor. ABD başkanlık mektupları birinci derece diplomatik belgelerdir. Oysa mektuptaki üslup, New York'un varoşlarındaki kişilerin sokak ağzı. Devlet ağırlığına yakışmadığı için de bu tür mektuplar ciddiye alınmaz. Büyük devlet sadece askeri güçle olunmaz. Protokol kuralları ve diplomasi büyük devlet olmanın vazgeçilmezleridir. Roma veya Osmanlı olmak kolay değildir. Tarihte devletlerin diplomatik olarak tehditten ziyade edebi üslupla muhatabını ezdiği birçok önemli örnek vardır.

İRAN İLE DİPLOMATİK MÜCADELE
Yavuz, 1514'teki Çaldıran Savaşı'ndan sonra İran'la diplomatik ilişkileri kestirtmişti. İki ülke arasında diplomatik ilişkiler Kanunî'nin tahta çıkmasından sonra kurulabildi. Şah İsmail, 1523'te gönderdiği Rodos'un fethini kutladığı mektupta Kanunî için "O mücahitlere örnektir ve Cem, İskender, Hz. Süleyman ve Daryus gibi bütün sultanların Kayseri'dir" diyordu. Kanunî'nin cevabi mektubunda ise muhatabına şah diye hitap edilmediği gibi Emir Şeyh Haydar oğlu İsmail deniyor ve Allah doğru yolu göstersin diye dua da ediliyordu.



Şah İsmail, bir yıl sonra ölünce tahta çıkan Tahmasb, Kanunî'ye bir mektupla cülusunu haber verdi. Ancak çok sert bir cevap aldı. Şah'a yazılan tehditnamede yakında padişahın otağının o tarafta kurulacağı tehdidi savrulup, şahlıktan ayrılıp ataları gibi tekkeye çekilmesi tavsiye edilmişti. Aksi takdirde Tahmasb karınca gibi küçük olup yer deliğine girse, avcı kuş gibi olup yüksekte bile uçsa ele geçirileceği ve Allah'ın yardımıyla dünya toprağını Tahmasb'ın pis varlığından temizleneceği ifade edilmişti.

***

VAKTİNE HAZIR OLASIN

"Tahmasb Bahadır, uyulması vacip olan fermanım elinize ulaştığında bilesiniz ki, bundan önce merhum babam Sultan Selim Han ahirete göçtüğünde padişahlık mülkü ve hilafet tahtı bana kaldı. Sınırsız Osmanlı memleketi ve enine boyuna korunmuş bütün iklimler gücümün kabzasında, fermanımın pençesinde tutulmuş ve zaptedilmiştir. Padişahlar saadet kapımın toprağına yüz sürmüşler, cihanın sığınağı dergâhıma kulluklarını göstermişlerdir.
Şimdi sen dahi kahramanlık kasırgasının vuruşu, dehşetli ezici gücümün cezalandırmasından zerresini görüp, ruh kuşunun ecel şahininden ve yüksek uçan doğan kuşundan kurtulmuş, vücuduna ok saplı avım idin. Savaş meydanında geniş cihan başına dar görünmüş, düşman avlayan yiğitlerin narası, top ve tüfek velvelesi, telaşa kapılan mutsuz varlığını ve rehberi şeytan olan askerini sersem etmişti. Ancak yüce soylu atalarımın övülmüş tabiatlarında, olgun insanlık ve sınırsız acıma ve bol şefkat merkezlenmiş olup, kaçanı kovalamak, zayıf düşeni öldürmek âdetleri olmayıp, pisliğe bulaşmış varlık noktanı askerimin parlak kılıçlarıyla zaman sayfasından kazımak mümkün iken, göz yumup, olanca hazinelerin yağma ve mamur vilayetlerin talan edilmiş, uğursuzluk gösteren bayrağının altında toplanan kavmin gazilerin kılıçlarına azık olmuştu.



Eğer asi huylu, sapkın kafanda zerre kadar yiğitlik olaydı, çoktan helak olurdun. Böyle lütfumuza uygun düştü ve kılıcımız altında can kurtarmana aman verildi. Niçin cihanın sığınağı dergâhımıza, göklerden farkı olmayan divanıma adam gönderip kulluk arzetmedin. Bu eksik akılla gururun, sapıklık dairesinden ayrılmaman, inşallah benim de yakında şark diyarına yönelmeme sebep oldu. Otağımızın Tebriz topraklarına, belki İran memleketlerine; Turan ve sair Semerkant vilayeti ve Horasan'a kurulması kararlaştırıldı.
Bu zamana kadar geciktirilmesine Osmanlı topraklarının ucunda, Macar ve Frenk kâfirleri elinde olan Belgrad ve Rodos gibi büyük kaleler sebep oldu. Bu kalelerin her biri zamanın tuhaflıklarındandı. Kurtarılmaları için, tam donatılmış, düşman avlayan askerlerle üzerlerine gidildi. Rum şahbazlarının hücumuna dayanamadılar. Her biri az zamanda fethedilerek, kiliseleri İslam halkının cami ve mescidleri olup, küfür ve ayinleri tersine dönderildi.
Şimdi haberin ola ki, seferim senin üzerine yönelip, rehberi zafer olan askerimin zaferle sonuçlanacak hücumları senin vilayetinedir. Daha önce savaş durumu, huylarından razı olunan nâmdar yiğitlere tenbih edilmiş, sana da bildirilmişti.
Şöyle bil ki, ulu dağlar gibi, kalabalık güruh, vilayetine girip memleketini yağma etmeden, sapkınlık tacını başından çıkarıp atalarının yoluna uyarak abdal gibi keçe giyip, dervişlik zaviyesine ve tekkesine çekilip naiplerime uyarsan devlet ve mutluluk senin olur. İyilikten başka bir şey görmezsin. Aksi hâlde Firavun gururu ve Nemrut böbürlenmesi şâki yaratılışından ayrılmazsa, sapıklık yoluna gidici olursun. İnşallah çarpışmaların sesleri, askerin mızraklarının vereceği sıkıntı ve yıldırım gibi çakan topların sesi sana ulaştığında neye uğradığın biline.
Şöyle ki, karınca gibi küçük olup yer deliğine girsen, avcı kuş gibi olup yüksekte uçsan dahi seni bırakmayıp, Allah'ın yardımıyla dünya toprağını senin pis varlığından temizlerim. Sözü dinlenen güçlü fermanıma cevap gönderip, erkeksen vaktine hazır olasın. Vesselam."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA