Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

Hayat Notları: 'Aşka dair'

Stendhal, en sevdiğim yazarların başında gelir. Dünya edebiyatına 'Stendhal' mahlasıyla damgasını vuran Fransız Maria-Henri Beyle (1783-1842), özellikle 'Kırmızı ve Siyah', 'Parma Manastırı' adlı romanlarıyla, büyülü yazarlık serüveninin en güzel tacını takmıştır. Stendhal, romanlarında, yarattığı kahramanların iç dünyalarını öylesine ısrarla, detaylarıyla çizer ki; yazının sihirli dünyasında, tüm roman kişilerinin 'ruh hali denizinde' kaybolur gidersiniz.

***

Edebiyat tarihinin bu önde gelen romancısı, yazdıklarıyla hep 'gerçeğin peşinde' bir arayışı sürdürmüştür. Gerçeğin kendisi kadar, 'gerçeği arama' duygusu ilgilendirmiştir Stendhal'i. Bu nedenle realizmin en önemli temsilcisi olarak görülmüştür ebediyatta; Balzac, Zola, Hugo ve Flaubert ile birlikte, 19. yüzyıl Fransız romanını, kalın izlerle günümüze taşımıştır.
***

Yazdığı büyük romanlar kadar, incelemedeneme tarzında kaleme aldığı önemli yapıtları vardır Stendhal'in. Aralarında en önemlisi; "Aşka Dair"dir. Stendhal'in Matilda ile yaşadığı umutsuz aşkın kışkırttığı 'kendinden uzaklaşarak büyüteç tuttuğu bu kitap', aşk üzerine yazılmış en önemli incelemedir kanımca. Hele ki ortaya koyduğu, aşkta 'kristalleşme' kavramı, hala aşılamamıştır.
***

Kırmızı Yayınları, genişletilmiş yeni bir baskısını yapmış 'Aşka Dair'in. Yıllar sonra kitabın sayfaları arasında yeniden dolaşırken; günümüzde 'aşk profesörlüğüne' soyunan ama aşkı tanımayan yazarların satırlarına inat, Stendhal'in 'aşk' adı verilen bilinmezi anlama çabasına saygı duyuyor insan.
Çünkü 'aşkı anlamaya' yönelik, tam bir teori denemesi gibi kitap.
***

Stendhal'in, üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen, yazdıklarının hiç eskimemesi; aşkı oluşturan bin bir farklı duyguyu, matematik yolundan giderek, çok yalın şekilde anlatma başarısında belki. Dönemin Avrupa'sını, aşk denilen bir bilmecenin çevresinde resmeden Stendhal, kadınların dünyasını yansıtmakta da, bir erkekten beklenmeyecek kadar başarılı.
***
Bir yanıyla yapıtın muhteşemliği; yazarın hiç olmadığı kadar yüreğinin haritasını ortaya koyması. İşte aşkın Stendhal'e söylettiği: "Kayıtsız olmak için nasıl da çırpınıyorum. Söyleyecek çok sözü olduğunu zanneden yüreğimi, sessizliğe gömmek istiyorum. Satırlara bütünüyle bir hakikati döktüğümü sandığım her an, bir iç çekişten ötesini yazamadığım korkusuyla sarsılıyorum."

***
Stendhal, aşkı 'dört' başlığa ayırıyor. Zamana direnen, taze kalan tarifler açıyor insan ruhunun dipsiz kuyularında. Diyor ki Stendhal, insanı gülümseterek, aşka matematiksel yaklaşımında:
"Yaşamın iki uç noktası, yani duygusallığın gereğinden azlığı ve gereğinden fazlalığı, insanı, olaylara gerçekçi yaklaşma yeteneğinden yoksun bırakır."

***

Sonra devam ediyor: "Fazla ateşli olan ya da ateşleri ara sıra yükselen bu ruhlar, bu -tabiri caizse- veresiye aşıklar, olacakları beklemek yerine, kendilerini ateşe atarlar."
diyen Stendhal'in bu dev yapıtı; büyük sadelik içinde öylesine derinlikli ki; eminim günümüz 'plastik aşk' uzmanlarını bile, hala dize getirir nitelikte.

"Mutluluk beklenmedik olandan gelir"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA