Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Kentsel ölüşüm

Türkiye, dünya üzerinde turizm ekonomisi en güçlü ülkedir. Yok, yok; aklımı peynir ekmekle yemedim. Gerçekten de öyledir.
Peki bu 'uçuk' sonuca nasıl mı vardım?
Anlatayım:
Telli duvaklı otostop yapan İtalyan geline tecavüz edip öldürdük; turistler yine korkmadan ülkemize geldiler.
Antalya'da Rus turistleri sahte içkiyle öbür dünyaya yolladık; bana mısın demeyip bir tek turu iptal etmediler.
Dünyanın en ünlü belgeselcilerinden birini Beyoğlu'nun barlarında kazıkladık; tınmadılar. Bütün bunlara rağmen, bu ülkeye gelen turist sayısı son 10 yılda üç kat artmışsa, turizmde bizden daha 'güçlüsü' olabilir mi?
Emin olun, hunharca işlenen Sarai Sierra cinayetinden sonra da İstanbul'a turist yağmaya devam edecek. Çünkü bizim memleketimiz o kadar güzel, tarih, coğrafya ve kültürümüz o kadar zengin ki...

SURLAR HENÜZ FETHEDİLMEDİ
Çocukluğum, Sarai'nin öldürüldüğü o surlar civarında geçti. Yok canım, sokaklarda yatıp kalkanlardan değildim.
Rahmetli halam ve eniştem, Ahırkapı Feneri'nin bekçileriydi. Çocukluğumun en büyük eğlencesi, o 122 merdiveni bir solukta çıkıp İstanbul'a 'tepeden' bakmaktı.
Ahırkapı Feneri'nin komşusu, o zamanlar 'Cancan' olarak ünlenen Zührevi Hastalıklar Hastanesi idi.
Çocukluk işte...
Polis tarafından oraya getirilen fahişeleri, travestileri duvarın üzerinden izlemek; çocukluğumun en büyük macerasıydı.
Ve yanıbaşımızdaki surlar...
Oralara yaklaşmamıza izin verilmezdi. Çünkü 'tekin' değildi. Saçı sakalı birbirine karışmış karanlık tipler gelip giderdi oralara.
Hatta bazıları sur duvarlarının içindeki oyuntuları, küçük mahzenleri tahtalar ve naylonlarla kapatıp kendilerine ev yapmışlardı.
Zaten 'sur dibi' bizim memlekette kanunsuzluğun diğer adı gibiydi. Kaçak at kesimini de oralarda yaparlardı, esrar alışverişini de... Neredeyse iki-üç ayda bir, oralara bir ceset atılırdı.
Düşünün...
Elalemin elinde bin yıllık sur duvarı olsa; etrafını çevirir, gözü gibi bakar. Biz ise buraları serserilere terk etmiştik.
Bir ara surlar yenilendi. Ortalık azıcık temizlenir gibi oldu ama sonra yine aynı tas, aynı hamam. Fatih Sultan Mehmet o surları aşıp İstanbul'u fethetmişti. Ama şimdi sıradan bir İstanbullu aynı surların yanına yaklaşamıyordu korkudan...
ABD'li fotoğrafçı Sarai'yi de orada katlettiler. Ne bilsin garibim, o tarihi surların kanunsuzluğa terk edildiğini... Açıkhava müzesi sanıp içine girmişti zağar...
Elin Amerikalısı; New York'taki havaalanında kente ilk kez gelenlerin eline bir broşür tutuşturur. Orada 'gidilmesi tehlikeli mahalleler' kırmızı ile işaretlenip turistler uyarılır. Çünkü onlar için insan hayatı her şeyden önemlidir.
Acaba diyorum; bizde mi, saf turistlerin eline birer broşür tutuştursak?
Bizler 'kentsel dönüşümün' peşinde koşarken, onlar 'kentsel ölüşüme' kurban gitmesinler diye...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA