Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Güzelin çirkinliği

Kanal D'nin yeni polisiyesi Güzel Çirkin, yaz ekranında yazmak için değil de 'kendi keyfim için' izlediğim ender dizilerden...
Ama objektif eleştirmen, sevdiği diziyi yerden yere vururmuş. (Bu sözü şu anda ben uydurdum!)
O yüzden bugün, Güzel Çirkin'in güzellikleri yerine gözüme çarpan 'çirkinliklerini' yazacağım:

KATİL ZATEN BELİ
Bir kere; katil, dizinin en başında belli oluyor. Bugüne kadar izlediğim bölümlerde hiç ters köşeye yattığım olmadı. Oysa polisiyenin tadı, tahmin zorluğundadır. (Bkz: Agatha Christie, Ahmet Ümit romanları)
Kim bilir belki de tahmin yürütmeyi kolaylaştırıp daha geniş bir kitleyi ekran başına toplamak için bu 'basitlik' kasten kullanılıyordur. Böylelikle 7 yaşındaki çocuk da, 77 yaşındaki babaanne de dizinin sonunda tahmininin tuttuğunu görüp mutlu olarak, gelecek haftayı iple çekiyordur.
Yine de çıtayı biraz yükseltip seyirciyi arada bir şaşırtmakta fayda var.
Bir de bazı mantık hataları var ki, kolay kolay hoş görülecek gibi değil.
Son bölümde, ekiplere anons edilirken 'Lena adlı şahsı Galata'dan almaya gidiyoruz' deniliyordu.
Oysa polis telsizlerinde hiçbir zaman kişi ve yer isimleri söylenmez.
'Malum şahıs' ya da 'Malum yer' diye anons edilir ki, telsiz frekansına giren üçüncü şahıslar istihbarat edinmesin.
Komiser Şenol'un nezarethanede Lena'yı ziyaret edip aralarındaki tüm sırrı adlı adınca konuşması ise affedilir cinsten değildi.
Bırakın diziye mekan oluşturan İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü binasını, artık en küçük semt karakolunun nezarethanesinde bile kameralar var.
Koskoca cinayet masası komiseri, bu 'ayrıntıyı' unutup kariyerini, hatta tüm hayatını nasıl riske edebilir ki? Yoksa Şenol Komiser son günlerin moda iddiası 'polis karartmasına' mı güvendi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA