Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Pandemi asıl 20 yıl sonra vuracak

Görüntülere geçen hafta atv'nin Kahvaltı Haberleri'nde rastladım. 2 yaşlarında bir çocuk, etrafındaki tüm nesnelere dezenfektan muamelesi yapıyordu. Japon lambasına, elektrik direğine, doğalgaz kutusuna ellerini uzatıp, sanki oradan dezenfektan almış gibi ellerini bir güzel ovuşturup, sözde temizliyordu.
Görüntü sevimliydi sevimli olmasına da aslında hepimizi uzun uzun düşündürmesi gerekiyordu. Konuşmasını bile bilmeyen, daha yeni yürüyen bir bebeğin ilk öğrendiği, ellerini dezenfekte etmek olmuştu artık. Bir nesli, pandemi büyütüyordu.
Kendi kızımdan biliyorum. 4 buçuk yaşında olmasına rağmen artık maskesiz dışarıya adım atmıyor. En büyük eğlencesi, bebeklerine peçeteden maske yapmak. Geçenlerde bir de baktım, aralarında hayvanların da bulunduğu tüm oyuncaklarını tek tek aşılıyor.
Okula, parka gidemeyen, kimseye dokunamayan, sarılamayan, en büyük lüksleri evin steril ortamında oynamak olan, sosyal hareketliliği kısıtlı, arkadaşlarına hasret, 'kayıp' bir nesil büyüyor. Şimdilik olayın farkında olmayabiliriz. Ancak pandeminin bu sosyolojik ve psikolojik etkilerinin 15-20 yıl sonra olanca dehşetiyle önümüze serileceğinden endişeliyim.
Yakın gelecekte psikopatlığa bir adım kalmış, asosyal, içe dönük, şiddet eğilimli ve kaygı bozukluğu yaşayan bir neslin yaratacağı kaosa şimdiden herkes hazırlıklı olsun.

Böğrülce mi dedin?
Haber sunucuları doğru Türkçe kullanmaya özen gösteriyor. Telaffuzları, vurgulamaları genelde doğru. Gelgelelim, haber bantlarındaki seslendirmeler bir facia. Hangi kanalın bültenini izlesem mutlaka bir ya da birkaç hataya denk geliyorum.
Sonuncusu, salı sabahı Atv'nin Kahvaltı Haberleri'nde yaşandı. Mezelerle ilgili bir haber bandıydı. Seslendiren arkadaşımız, deniz börülcesinden söz ederken tam iki kez "Böğrülce" dedi. Börülce kelimesiyle hayatında ilk kez karşılaşıyordu sanırım. Hadi o bilmiyor diyelim. Bu bandı yayına vermeden önce kimse izlemedi mi?
Peki haber dilini neden bu denli önemsiyorum? Çünkü özellikle eğitim öğretim olanaklarından yoksun doğu illerimizde pek çok çocuk Türkçe'yi annesinden, babasından, öğretmeninden değil, televizyondan öğreniyor. Lehçe, şive ve ağızların giderek yok olmasının sebebi de televizyon etkisiyledir. Hele ki pandemi nedeniyle okulların kapalı olduğu şu olağanüstü günlerde televizyonda sesi duyulan herkesin kendini Türkçe öğretmeni gibi görmesi, sorumluluk duyması gerekir. Naçizane fikrimdir.

Kendini yalanlayan yazı
Haber bülteninde New York'taki hayvanat bahçesinde karın keyfini çıkartan sevimli pandayı gözümü kırpmadan izlerken bir yandan da düşündüm: Hani güzellik her şey değildi? Hani önemli olan iç güzelliğiydi? Siz onu benim külahıma anlatın. Eğer pandalar bu kadar güzel ve sevimli olmasaydı, sayıları 50'ye kadar düştükten sonra nesillerini kurtarmak için bütün dünya seferber olur muydu? Kim bilir adını bile bilmediğimiz kaç böcek, fare ya da yılan türü biz farkında olmadan yok olmuştu. O beyaz, pufuduk kutup ayıları için kutuplarda koruma alanları oluşturulurken, siz hiç yarasaların koruma altına alındığını gördünüz mü?
Yazıyı tam böyle bağlamaya hazırlanırken, aklıma Şanlıurfa Birecik'teki kelaynak kuşları geldi. Hani şu dünyanın en çirkin kuşları olmalarına rağmen hepimizin nesillerini korumak için kendimizi paraladığımız kelaynaklar...
Sonunda da 'kendini yalanlayan' bu yazı çıktı ortaya...

Gaf kürsüsü
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yatlara vergisiz ucuz mazot verildiğini iddia edince yine gülünç duruma düştü. Zira böyle bir uygulama yoktu.

Zap'tiye
İbo Show'da dans eden oryantale bakamayan utangaç konuklar için 'paravan' öneriyorum.

Ne demiş?
Atv muhabiri Yavuz Oymak, metruk binanın içindeki evsiz adama sordu: "Ne yapıyorsun burada?" Adam cevap verdi: "Tuvaletimi yapıyorum, görmek ister misin?"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA