Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Beyaz kalemler operasyonu... Şimdi!

Medya dünyasında rezaletin bini bir para... Mafya babaları ile kucak kucağa otururken dijital teknoloji ile sobelenenler mi ararsın, karanlık para odaklarından milyon dolarlar dilenenenler mi yoksa baronlar tarafından maaşa bağlananlar mı?..
Çok şükür bugüne kadar boğazından tek kuruş haram lokma geçmeyen, emri altındakilere de geçirtmeyen bir gazeteci olarak 'ilk taşı atma cesaretini' kendimde buluyorum. Aylar önce, bugün yaşananlar içime doğmuş olmalı ki, bu sütunlardan "Var mısınız maaşlarımızı, gelirlerimizi açıklamaya" diye seslenmiştim köşe yazan, program sunan meslektaşlarıma... Ne yazık ki kulaklarının üzerine yattılar, çıtları çıkmadı.
Hemen her gün, dürüst gazetecilerin meslekleri adına utanmalarına yol açan, Türk basınının saygınlığını ve güvenilirliğini halkın gözünde yerle yeksân eden gelişmeler, iddialar, açıklamalar ortaya çıkıyor. Gazetecilik, 'kız verilmeyecek' mesleklerden biri haline geleli çok oldu zaten. Neden? İçimizdeki bu süne zararlılarını bizzat kendimiz temizleyemediğimiz için...
Şimdi söz sırası Cumhuriyet Savcılarının olmalı. İtalya'daki Temiz Eller operasyonunun benzeri "Temiz Kalemler" hareketine acil ihtiyaç var. Kimmiş mafya babalarının eliyle beslenenler, kimmiş otellerde semirenler, kimmiş 10 milyon dolar gibi akıl uçuran paralarla oynayanlar? Ve kim bu isimleri; elden ele, dilden dile dolaşan 12 havari?..
Belli ki medya deresi, Ergene'den daha kirli akıyor. Oraya kirini, pasını, irinini akıtanları bulup, leş kokulu kalemlerini mühürlemeliyiz. Yoksa bu medya müsilajı, meslek denizini öldürecek...
Buradan bu ülkenin şerefli savcılarına sesleniyorum: Lütfen medyamızın adını temize çıkarın değerli savcılarım. Çıkarın ki bekar kalmasın bu ülkenin yeni yetişecek genç gazetecileri...

Gözümüze de sokmayın!
EURO 2020'nin basın toplantlarında konuşma yapanların mikrofonlarının önüne dizilen su, kola ve bira şişeleri öyle sinirime dokunmuştu ki. Kupanın sponsor içecekleri önde, dünyaca ünlü futbolcular, duayen hocalar arka planda. Açılış maçında topu başlama noktasına bir minyatür Volkswagen'in getirmesi de çok sakildi bana göre. Sonradan görme milyonerin, çocuğunun akülü arabasını uzaktan kumanda ile sitenin parkında gezdirmesi gibi...
Görüntüler, paraya bağımlı endüstriyel futbolun 'patronunun' kim olduğunu anlatır gibiydi: "Futbolcu da, seyirci de hikaye. Biz var isek futbol var..."
Canım fena halde sıkılmıştı. Ta ki önce Ronaldo'nun CocaCola, sonra da Pogba'nın Heineken bira şişelerini kaldırıp masanın altına koydukları o şahane anlara kadar. Hele Pogba'nın bira şişesine gösterdiği tepkiyi ayakta alkışladım. Alkolün, bir spor organizasyonunun orta yerinde işi ne, değil mi ya?
Evet, ben de biliyorum parasız saadet olmayacağını. Bu dev organizasyonların sponsorsuz yapılamayacağını. Ama futbolun özüne, seyircinin futbol aşkına birazcık saygı beklemek de hakkım olmalı.
Balçık sahaları, çamur bağlayıp betona dönmüş topları, derme çatma tribünleri, kandil gibi yanan aydınlatma planlarını özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Ama o amatör ruhun iliklerimize işlediği yıllarda paradan önce futbol konuşurdu. Fakir ama mutlu futbolseverlerdik biz...

Yine aynı dert
Zaten Milli Takımımız, İtalya'dan sonra Galler karşısında da tel tel dökülüyordu. Ekran başındaki futbolseverler olarak canımız bunumuzdaydı. Buna bir de yayındaki teknik aksaklıklar eklenince maç iyice çekilmez hale geldi.
çekilmez hale geldi. Görüntü kaymaları ve kopukluklar EURO 2020'nin uluslararası yayıncısının teknik kusuru olabilir. Peki ya spiker Levent Özçelik'in sesinin, görüntüden bir saniye önce gelmesine ne buyurulur? Üstelik bu ilk kez olmuyor. TRT'nin canlı yayınlarındaki bu senkron faciası bir çok kez Yakından Kumanda'nın arşivlerinde yer aldı.
Elalem CERN'de nötron parçacıklarını çarpıştırıyor, biz 40 yıldır görüntü ile spikerin dudağını bir araya getiremiyoruz.

Şeref kürsüsü
Denizli'de görev yaptığı köyü, gençlerin spora teşvik edilmesi adına adeta bir olimpiyat köyüne dönüştüren öğretmen Suat Arı'yı alnından öpüyorum.

Zap'tiye
Biz bitti demeden bitmezdi. Bu kez hiç başlayamadık ki...

Ne demiş?
"Seçildiğimde, tüm erkeklerin sosyal medya erişimini yasaklarım desem, kadınların oylarıyla kesin Cumhurbaşkanı olurum." (Sosyal medya kaynaklı aldatma olaylarının artması üzerine Müge Anlı'nın Atv'deki 'Tatlı Sert sözleri)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA