Şov dünyası sapır sapır dökülüyor. Bir yanda kara para aklamakla suçlanan anlı şanlı medya kuruluşları, diğer yanda uyuşturucu ve toplu seks partilerine mesai harcayan yayın yönetmenleri, öte tarafta uyuşturucu kullanıp, pazarladığı iddia edilen spiker ve sunucular, diğer yanda her ay bölük bölük tutuklanıp kan ve saç örneği veren keş sanatçılar ile torbacı internet fenomenleri, hemen yanı başlarında "parti malı" olmayı kabul etmedikleri için kariyeri heba olan emekçi kadınlar, tepelerinde "Dedikodu yapanı işten atarım" diye tebliğ yayınlayıp gözdağı veren medya grup başkanları...
Bitti mi? Biter mi hiç?.. Canlı yayında bol bol frikik verip, yayın sonunda da terli file külotlu çorabını şanslı (!) bir izleyiciye hediye eden sunucu hanımefendi (!) var tabii...

Şimdi sıkı durun: Bir de televizyon dünyasındaki bu kirli ilişkilerin başladığı gizli ve mimli mekanlar varmış meğer... Etiler'dekine bir kütüphaneyi iterek giriyormuşsunuz. Hani şu gizemli aksiyon filmleri sahnesi gibi... Özel bölmeye açılan kütüphane rafları... Kısa yoldan şöhrete ulaşmayı hedefleyen ekran gülleri ile sektördeki makam sahibi kart zamparalar burada tanışıyormuş...
İşin kahredici tarafı ise maliye, polis ve jandarma operasyonları başlamadan kimsenin buna ses çıkarmamış olması. Atınca mangalda kül bırakmayanlar, yanı başlarında kurulan "beyaz et tezgahları" ile "beyaz toz sergileri" karşısında yıllarca üç maymunu oynamışlar. Neden? Çünkü hiçbiri ilk taşı atacak kadar temiz değil de ondan...
Şov dünyasında "Temiz Eller" kampanyası başlatıp, "Herkes eteğindeki taşları döksün" diye haykırmak için tertemiz bir mazi ve mangal gibi yürek olması lazım adamda...
Kütüphane dedim de aklıma geldi. Efes antik kentine ilk gittiğimde rehberin anlattıklarını duyunca ağzım bir karış açık kalmıştı. Kütüphane olarak kullanılan bina, yer altından tünelle kentin genelevine bağlanıyormuş.
"Karıcım ben kütüphanede biraz papirüsleri okuyup geleceğim. Geç kalırsam merak etme.."
Nihayet kabul etmişler (!)
Geçen hafta "Şirk koşmanın yeni yolu" başlığıyla yazdığım yazı büyük ses getirdi. Daimi okurlarımızdan Cihan Ramoğlu da bu yazıyı enfes tespitleriyle tamamlamış:
"Bilim adamları evrimden 'Truman Show'a evrilmişlerse, onlara artık bilim adamı değil 'ne biliim adamı' demek daha doğru olur! Bilimsel öngörücüler en iyi niyetle, bir tasarlayıcının olduğunu nihayetinde kabul etmişler! 'Bu simülasyon kendi kendine tesadüfen yazılmış bir programdır' da diyebilirlerdi! Bunu ileri sürmelerinin ana hedefi, ileride yapay zekayı kullanarak yapacakları katliamlarda suçu bu simülasyona atarak bir 'Sanal kader'e bağlamak olabilir. Kaynakları yine din, hedefleri yine dinsizlik!"
Dünyanın en iyi futbolcusu
Kıymetli dostum Muharrem Akduman bu kez eski mesleği spor yazarlığı şapkasını takmış:
"Şöyle bir düşündüm de, şu anda dünyanın en büyük futbolcusu Osimhen'dir. Kesin söylüyorum. Spor yazarlığım sırasında dünyanın en büyük yıldızları ile röportaj yaptım fakat hiç biri Osimhen olamaz. Şu nokta çok önemli: Örneğin, hücum ederken golü kaçırdığında dünyanın en büyük futbolcuları bile tabir-i caiz ise 'sütçü beygiri' gibi yavaş yavaş geri döner santraya doğru.

Fakat bu adam inanılmazı yapıyor, golü kaçırınca bir de bakıyorsunuz ki anında müdafaaya gelmiş top çıkarıyor! Bu nasıl bir güçtür? Nasıl bir nefestir? Fiziği bir basketbolcu fiziği, hiç de futbolcu fiziği yok ama performansı değer biçilecek gibi değil... Ne mutlu ki şu anda bizim ligimizde. Futbolumuza katkısı çok. Tüm takım taraftarları da kendisine hayran. Ayrıca örnek bir futbolcu. Kutluyorum... Sevgiler."
Zap'tiye
Fotoğraf, sanal medyada "Bazı cruise gemilerinin çöplerini gizlice okyanusa boşalttıkları belgelendi" diye servis edildi ama yapay zeka ile imal edildiği gün gibi ortadaydı. Aman, okyanusları korurken oltaya gelmeyin!

Gaf kürsüsü
Almanya'dan yazan okurumuz Özdal Uysal'ın notu: Uzak Şehir dizisinde Mardin Havaalanı'nda "Mardin-Frankfurt uçuşu için son çağrı" anonsu yapılıyordu. Fakat böyle bir direkt uçuş yok.
Ne demiş?
Değerli okurum Ali Uygur, Taşacak Bu Deniz dizisinde Oruç'un sözünü not etmiş: "Sevdiğini alacaksın, alamıyorsan, aldığını seveceksin."