Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞENGÜL BALIKSIRTI

Sinemada düşlerin peşinde

Yeşilçam'ın duayeni, aklı, arşivi ve canlı tanığı Türker İnanoğlu'nun kurduğu TÜRVAK Vakfı'nın 'CineTele' adlı aylık bir sinema dergisi var.
Yeşilçam'ın bütün tarihini; afişlerle, filmlerden karelerle ve karakterlerle o sayfalarda buluyorsunuz.
Derginin Nisan sayısında Burçak Evren'in "Nerede O Eski Sinemalar" başlıklı yazısını okudum.
Emek Sineması ile ilgili tartışmaların sürdüğü günlerde Evren'in yazısı Emek'in ve diğer eski sinema salonlarının taşıdığı anlamı o kadar güzel anlatıyor ki:

KİŞİLİKSİZ SALONLAR
"Sinemaya gitmek, film izleme gereksinimimizi karşılamak değil, onun da ötesinde bir ritüeldi. Bu ritüelin en özgün parçası ise 'düş şatoları' adını verdiğimiz, bugün artık hiçbir özgün örneği kalmamış o devasa salonlardı. Gişe önünde telaşlı bir kalabalık, karaborsacılar, fuayede yapılan dost söyleşileri ve salona giriş. Ama daha önemlisi iki-üç bin kişinin aynı anda perdedeki düşlere takılarak birlikte film izleme keyfi.
Kimi filmlerde salona yayılan hüzün ya da sevincin hep birlikte dışa vurumu. Yani topluca film izleme keyfinin kendine özgü, o anlatılmaz ve betimlenmez atmosferi... Artık bunların hiçbirini genç kuşaklar yaşayamayacaklar."
Evet, hayatımız giderek 'AVM'leşirken, sinema salonları da o yapının içinde kimliksiz birer mekana dönüşüyor.
Hangi filmi nerede izlediğinizin bir önemi var mı?
Yok... İşte Emek onun için önemli.
Ben çocukluğumda hangi filmi nerede izlediğimi hatırlarım. Çünkü Burçak Evren'in de dediği gibi sinemaya gitmek bir ritüeldi. Şimdi hangi filmi, nerede izlediğimi hiç hatırlamıyorum.
Çünkü AVM sinemaları birbirinin kopyası.
Ve ne yazık ki o salonlar, bu şehrin tarihini oluşturmayacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA