Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜNAYDIN'LA KANTİN

Sudan sebepler

Alttaki tavuk dönerci neden ucuz da üstteki daha pahalı? 50 kuruşa hazır kahve alabiliyorken, üstüne adımız yazılıyor diye neden o kadar para veriyoruz? Her türlü mideye giden suyun, cam şişe ile plastik şişe arasındaki farkı ne? Cevabını bilmeden, hiç sorgulamadan kabul ettiğimiz şeyler bunlar. Peki gerçekten, neden?

7.5 TL'ye satılan su
Yanında ikram olarak gelen bir bardak altlığı ve asla yetmeyen büyüklükteki cam şişesiyle 7.5 liraya su almak hiç de zor değil aslında. İnsan şişeyi hediye eder, ne bileyim eve falan götürürsün. İnsan suya, su insana, insan insana bunu yapar mı arkadaşım? Bir de garson masaya 'Buyrun efendim, himalaya dağlarının eriyen karlarından sizin için özel getirttik' edasıyla getiriyorsa, bahşiş derken… Çok kötü yerdesiniz. Bir su ya, bir bardak su! Bir de bunun kafede içilen çay versiyonu var ama onu bir derece maruz görebiliyorsun böyle, duvara bisiklet asılmış, indie rock çalıyor, duvarlarda M.Monroe'lar. İnsan ona daha az üzülüyor. Mesela çay geldi ya, şekerlik masada. Parasını verdik zaten deyip sekiz tane şeker atıyorsun içine, insan gerçekten ona daha az üzülüyor.

Karpuz çekirdeğini doldurmayacak porsiyon
İnsan üzülüyor ama arada da kendini şımartmak istiyor. Mesela ben de ayda bir kere eve gelirken malum cipslerden alıyorum. Vaaay metal kutu falan diyorsun böyle, kendini iyi hissediyorsun, olay işte bundan ibaret. Düşünsene restorandasın, tabak önüne bir geliyor, ne söylediğinin zaten önemi yok, portakallı muşmula köftesi diyelim. Senin ilk gözüne batan ney, bir dünya baharat var üstünde sağa sola saçılmış, 'adamlar masraftan kaçınmamış' diyorsun. Yemeğe yanlışlıkla atsan annenin 'ne yaptın evladım' diye kızacağı tuzu adamlar dağıtmış çünkü. Köşede alakasız bir sos, mekanın sahibi tanıdıksa adınızı yazdırıyor öyle. Müşteri kendini değerli hissetmeyi sever, olay işte bundan ibaret. Ama portakallı muşmula köftesiyle babaannenin muhabbet kuşu maviş bile doymaz, öyle bir durum.

'Adımı zaten yanlış yazıyorsunuz'
Birileri adımı sorunca heyecanlanıyorum ben, çift ismim var; hangisini söylesem bilemiyorum. İlk logaritma öğrendiğimde problemleri çözmek… 'Adınız?' sorusuna cevap vermekten daha kolaydı benim için. Bardağın üstüne adınızı yazan kahve dükkanları. Evet evet… Giriyorsun, siparişi veriyorsun ve emin olun sipariş vermek logaritmadan daha kolay.
Her şey güzel, o soru… 'Adını söyle geç' demek kolay, yanlış yazıyorlar.
Biz de yanlış isim yazılmış bardağın fotoğrafını çekip sosyal medya hesaplarımıza atıyoruz. Amerika'nın Kanada'da sakladığı deprem makinesinden daha büyük bir sır ister misiniz? Bilerek yapıyorlar. Siz sosyal medyaya atın diye yapıyorlar.
Reklam yapıyorlar. Ben üstüne para verip reklam yapıyormuşum yani. Bunu öğrenince logaritmadan doksan aldığım günkü gibi sevinmiştim, matematiğim hep biraz kötüydü benim.

Toplumumuzun en büyük sorunu
Geçenlerde internette bir ürün gördüm ve hemen almam gerektiğini düşündüm. Sonuç olarak ne oldu? 90 dolara patladı. Bayılıyorum böyle ilginç şeyler gördüğümde almaya. Bunun da en büyük sorumlusu 9 yaşındayken tanıdığım alışveriş merkezindeki hediyelik eşya standıdır. Biz kırtasiyede 1 liraya lazer alıp bununla eğlenen çocuklardık. Haliyle bünye birden şaşırdı o kadar garip şeyi birden görünce. O gün bu gündür ihtiyacım olmasa da garip şeyler görünce dayanamam alırım. Bu garip şeyler de ekseriyetle pahalı olur zaten. Ürünün adını verirsek olmaz ama şöyle anlatıyım, tuvalet kağıdı tutacağı kendileri, ya da tuvalet kağıtlığı, tam adını bilmiyorum. Neden aldım, niye yaptım bilmiyorum. Üreticiler bizim gibi birçok insandaki bu açığı görmüş olmalı, bu garip şeyleri alma hastalığını.
Diğer bütün maddelere neden pahalı olduğuyla ilgili bir açıklamam var ama buna yok işte, fiyatına tamamen değen bir ürün, herkese öneririm.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA