Ah Robbie ah! En güzel yaşlarımı, gençliğimi, körpecik yüreğimi sana verdim ben, bu muydu karşılığı, bu muydu? Söyle hadi; bu muydu bana reva gördüğün? Böyle kazık olur mu ya? Oysa ben yıllarca aldım seni yanıma, attım kendimi sokaklara, bastım gittim tek başıma tatillere... Kimsecikleri sokmadım aramıza. Bütün CD'lerini, konser DVD'lerini çıkar çıkmaz koşarak aldım. Hatta gelsin itiraf; hepsinden çifter çifter aldım. Kaybolur, ne olur ne olmaz hesabı. Çıktığın televizyon programlarını, verdiğin bütün röportajları tek tek takip ettim. Peki sen ne yaptın? Ayda denen o Türk kızına vardın! Bu bana yapılır mı Robbie? Madem bir Türkle evlenecektin, o ben olmalıydım, ben! Sen elin mankenleriyle, şarkıcı fıstıklarıyla gezerken finalde ipi bir Türk hatunun göğüsleyeceği hiç aklıma gelmedi ki. Yahu ben sana bir ömürdür taptım, ideal erkeğimi sorduklarında "Uzaklarda aramayın, ahanda Robbie Williams" çektim (İdeal erkeğim Robbie olursa aşk hayatımda burnum boktan çıkmaz tabii). Offf be! Ben başlarım böyle işin içine. Sen de dünya evine girdin ya, ipleri şu kadının eline verdin ya, aşk defterimden bir yıldız daha kaydı işte. Hem de en baba yıldız! 'Artık sevmeyeceğim, bütün kabahat senin', bilgine Robbie.. Neyse, madem yedin bir halt, haydi sağlıcakla kal! Ve yazının son satırında şizofren yazarınız bu evliliği içine sindiremeyip coşar; senin de bir gün kızın olur elbet, bugünün yarını da var Robbie Efendiiiieee... Nankööörrr seni! Kadir kıymet bilmez senii! Yıkıl karşımdan gözüm görmesin seni!