Yazmaya başladığımdan beri sık sık duyarım bu cümleyi: Ne dediğin değil, karşındakinin ne anladığı önemlidir.
Karşındakinin ne anladığının, ne kadar önemli olup olmadığını sabaha kadar tartışabilirim ama bir gerçek var ki; ne dediğin değil, karşındakinin ne duymak istediği geçerlidir.
Bir yazı yazıyorsun, bambaşka şeylerden bahsediyorsun, iyi niyetlerle süslüyorsun, vicdandan, ahlak terazisinden dem vuruyorsun, 'gelin birbirimizi boşu boşuna ezmeyelim' diyarlarındasın, bir bakıyorsun karşındakiler çıldırmış.
KILIÇLAR ÇEKİLMİŞ
Okuduğumuzu bile anlamayacak kadar öfkeli, ayrılmış, kopup gitmiş, kavgacıyız yani.
Sinirlenemiyorsun, uzun uzun düşünüyorsun, dertleniyorsun. Safları belirlenmiş, kılıçları çekilmiş, kendi fikrinden gayrısını bir kaşık suda boğmaya hazır, bir de sorsan meselenin sonunda herkesin cennete gitmek istediği hüzünlü bir dünyaya bakakalıyorsun.
Söyleyecek söz bulamıyorsun, susuyorsun.
Olay mahallini tez vakitte terk etmek istiyorsun.