Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

‘Benimsin’ dersen ilişkiyi tüketirsin

Herkes aşk istiyor, herkes aşktan bahsediyor ama gelin görün ki, herkes hayal kırıklığı içinde. 'İnsanız Ayıbı Yok' kitabıyla çok satanlar listesinde bir numaraya oturan Aret Vartanyan, Dünya Aile Birliği'nin aşk konusunda görüş aldığı bir isim. Bugün onunla aşkı ve ilişkileri konuşuyoruz.
İlişkilerimiz niçin yürümüyor dersiniz? E hadi buyurun...
Aret Vartanyan, "Aşk; sınırsızdır, kuralsızdır, stratejisizdir, özgürdür, cinsiyetsizdir" sözüyle başlıyor. Ona göre aşkta çuvallamanın ilk etabı, çevremizdekiler ve ezberden gelen kalıplar: "Hemen soruyorlar; kimlerden? Yaşı kaç, boyu kaç, mesleği ne? Hâlâ bir anne için, oğlunun kendinden büyük bir kadınla, hele hele boşanmış veya çocuğu olan bir kadınla evlenmesi sıkıntıdır."

ÖNCE KENDİNE BAKMALISIN
Ay el âlem ne der şekerim? Sanki 'ideal' görünende mutluluk varmış gibi... Aret, şöyle diyor: "Aşkın bunlarla hiçbir ilgilisi olmaması lazım. Dolayısıyla elimizde 'olması gerekenler listesi'yle giriyoruz aşka, tabii bu aşktan sayılırsa... O yüzden aşkı değil, ilişkileri konuşalım en iyisi."
Aşkta hesap olmaz, hesapsızın da uzun süren mutluluğu olmaz. Bu da benim lafım sevgili okurlar... 'Bir gün elbet gerçek aşk kazanacak' fikrine sarılmak istiyorum ama sistem öyle değil, işler öyle yürümüyor maalesef. Zora girince ilk satılan şey aşk oluyor. İlk vazgeçilen şey... Bakalım Aret, ilişkilerle ilgili neler anlatacak? Devam...
Kafadan konuyu kıskıvrak yakalıyor: "Bir kere ilişkinizden konuşurken, karşınızdakini suçlamadan önce kendinize bakmalısınız. Hayatta nereye gittiğini, ne istediğini bilmiyorsun. Kendinle kavgalısın, yaraların oluk oluk kanıyor ve ilişki yaşamaya kalkıyorsun. Karşındaki de böyleyse seyreyle cümbüşü!"
Yalan mı? Biz daha kendimizle sorunumuzu çözememişken, nasıl iki kişi mutlu olmayı bekleriz ki! Bunlar hep sorumluluğu başkasına atma oyunları tatlım. Başka?
"Bir çok insan ilişkiden ne beklediğini de bilmiyor" diyerek hız kesmeden gerçekleri masaya koyuyor Aret. Ve sahiplenme hastalığını anlatmaya başlıyor. Hani 'Benimsin' hali... 'Bensiz şuraya gidemezsin', 'Bensiz Instagram'a fotoğraf koyamazsın' vesaire.
Soruyorum, "İlişkileri tüketmemizin sebebi bu mu peki? Yani aşırı sahiplenme..."
"Bir ilişkiyi tüketmek için formül net Ayşeciğim. Hayatında 'benim' dediğin hiçbir şeyin cazibesi yoktur. Sen aldatmayacağına, ölene kadar seninle olacağına garanti arıyorsun. Al cep telefonu; ilk gün kılıf alıyorsun, çizilmesin diye gözün gibi bakıyorsun. Sonra günler geçiyor; çantanın dibinde, arabada yerde... Çünkü artık 'benim o' diyorsun. Gözün yeni modelini bekliyor. Ee sen de benimsen cazibe gidiyor."
O zaman döndük dolaştık stratejilere geldik işte. "Hayııır" çekiyor Aret: "Bir ilişkiyi canlı ve cazip tutmak istiyorsanız şunu bileceksiniz: Yarın sabah gidebilir, başka birine aşık olabilir, yarın ben başkasına gidebilirim. Hiçbir şey yoksa ölüm var."
Bu, insanları korkutan bir bakış açısı tabii. Aldatma vakalarının 10'da 9'unun başlama nedeninin, 'Kocamdan/karımdan böyle bi'şey asla beklemem' düşüncesi olduğunu biliyor muydunuz?
Şöyle tavsiye veriyor: "Nasıl bu kadar emin olabiliyoruz? Belki de yarın yoktur. Benim için önemli olan şey bugündür; bugün özen göstermek, sevmek, öpmek, kutsamak lazım ilişkiyi."
Uzun ilişkilerde heyecan, tutku bitmiyor mu? Ya da evlilik aşkı öldürmüyor mu? Ona da ters köşe cevabı hazır: "Bana bunu söylemesinler. 'Uzun süreli ilişkilerde sevgi ve dostluk oluşur, bu daha da değerlidir' lafı büyük yalan. Dostumla dost olmak için evli olmama gerek yok. Ben 9 Temmuz'da üçüncü evliliğimi yapacağım."
Bu onun başarısız olduğu anlamına gelmiyor; bence onun gerçek ve dürüst ilişkiler yaşamaya çalıştığını gösteriyor. Ayrıldığı eşleriyle; arkadaş olduğu, tutku bittiği ya da hayat tarzları uymamaya başladığı için ayrılmış. Üstelik sarılarak, gülerek... Ama bizde inat var inat. İlle de o ilişki sürecek; her şeye rağmen, sevişmesek de sürecek. Niye?
"Hepimiz onaylanmak, tutku yaşamak, beğenilmek, arzulanmak isteriz. Kimse bana 'Amaaan ben oraları çoktan geçtim' demesin. Hayır, cinsellik olmadan bir ilişki olamaz" dediğinde, baktım ayağa kalkmışım alkışlıyorum Aret'i. Şaka, şaka! Şöyle devam ediyor: "Yalnız, benim dediğim cinsellik yatak sporu değil. 90 yaşına da gelsen eşine sarılıp koklar öpersin."

ÇOCUKLAR EŞİT YETİŞTİRİLMELİ
Ama biz cinsellikte dökülen bir toplumuz değil mi? Yıl 2017; hâlâ sevişmek isteyen kadın kötü kadın... Erkekler, karılarını evde konserve yapıp dışarıda başka kadınlarla sevişip fantezilerini gerçekleştiriyor. Kadının sanki iyi sevişmesi ya da bunu istemesi ayıp.
Aret diyor ki: "Bir baba, kızı eve geç gelince kıyamet kopartıyor ama oğlan çocuğu 'Manita düşürdüm' deyince gurur duyuyor. İşte bu ikiyüzlülük. Hiçbir zaman kadın-erkek eşit olamaz, ta ki kız ve erkek çocukları eşit yetiştirilene kadar."
Ahhh bunlar o kadar ütopik geliyor ki bana... Keşke diyorum, neredeee....
Kadını erkeğin uydusu olarak yetiştirip, evlenmeye mecbur bırakıp, 'başarılı erkeğin arkasındaki şey' konumuna koyarsak, sağlıklı ilişkilerden zaten söz edemeyeceğimizi vurguluyor Aret... Doğru diyor da, çok çalışmamız lazım çooook.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA