Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

Yeni sorun: Çıkmalı binalar!

Binanın metrekaresini artırmak ve alan kazanmak amacıyla uygulanan çıkmalı binaların depremde daha fazla hasar gördüğü ortaya çıktı.
Çıkmalı binalarda giriş katın üstünde konsol çıkmalar yapılarak kullanım alanı genişletiliyor.
Genişletilen normal katlarda kolonlar ile sarkan kirişler birbirinden ayrılıyor.
Kirişlerin kolonlardan ayrılması sonucu taşıyıcı sistem, çerçeve oluşturmadığı için deprem etkisine karşı zayıf kalabiliyor.
Çıkmalı yapıların depreme karşı gücünü artırmak için konsol ucundan geçen kirişleri kucaklayıp çerçeve oluşturacak deprem perdelerinin yapılması gerekiyormuş.
İyi güzel yapalım diyebilirsiniz ama çıkmalı binaların, Türkiye genelinde konut stokunun yüzde 80'ini oluşturduğu tahmin ediliyor.
En kibar tabirle "Yok artık!" diyorum.



Geri kalan yüzde 20'nin bir kısmı da çürük yapılar zaten!
Türkiye'deki binaları baştan aşağı güçlendirmemiz, dönüştürmemiz gerekiyor galiba.
Bu çıkmalı binalar, kaçak katlar, fazladan bodrum katları, kalitesiz inşaat malzemelerinin kullanımı vs. yapı stokundaki kusurlarda hep açgözlü müteahhitleri, mimarları, mühendisleri suçluyoruz.
Evet, onların günahı çok ama bu binalara onay verenler de belediyeler!
Belediyelerin kazanç kapılarından biri de imar izinleri ve inşaat ruhsatları verirken alınan rüşvetler!
Belediyeler genelde inşaata başlayacak müteahhidi daha proje aşamasında zora sokar. İnşaat alanlarını kısıtlı tutarlar.
Müteahhidin çizdirdiği proje de genelde kâğıt üstünde kalır. Sonra da o proje, çıkmalarla, kaçak katlar ve eklentilerle delinir.
Ya da zemini sağlam olmayan alanlara binalar dikilir.
Böylece müteahhit inşaat alanında daha fazla bağımsız alan elde eder ve bu usulsüzlüklere göz yumulması için de belediyelere avanta verilir.
Ve böylece depremlerde yıkılacak binalar ortaya çıkar.
Müteahhitler düşük kâr elde edecekleri kentsel dönüşüm projelerine girmiyor. Herkesin de yeni bina yaptıracak parası yok!
Hazır ülke çapında kentsel dönüşümü konuşuyorken arsaların inşaat alanlarının yatay mimariye uygun bir şekilde artırılması da konuşulmalı.

***


ROBOTLAR İBADETTE KULLANILACAK MI?
2017 yılında Hindistan'da bir teknoloji firmasının ürettiği robot kollar, Hinduizm inancında yer alan 'aarti' rituelini inananlar adına yerine getiriyor artık.
Karanlığın yok edilmesini sembolize eden ritüelde, Ganesha adlı bir tanrı heykelciğinin önünde mum yakılıyor. O mumları artık robot kollar yakmaya başladı.



The Conversation adlı sitenin haberine göre mum yakma işlemini gerçekleştiren robot kolların birçok yeni prototipi üretildi.
Robotlar, ibadet sırasında yapay zekânın kullanımı hakkında tartışmalarını da başlattı.
Bazı din adamları bunun toplumu daha iyi bir seviyeye taşıyacak bir buluş olduğunu söylüyor.
Bazıları ise robotların kullanılacağı dini ritüellerde ibadethanelerdeki insan sayısının azalmasından korkuyor.



2017 yılında Almanya'nın Wittenberg kasabasında Hasse ve Nassau Protestan Kilisesi'nde bir robot papaz denemesi yapıldı.
Ziyaretçilerle bir ATM cihazı gibi, göğsünde bulunan ekran aracılığıyla etkileşim kuran robot, kadın ya da erkek sesiyle dua edebiliyordu. Ziyaretçiler robotun konuştuğu dili ve dua tarzını değiştirebiliyordu.
Ziyaretçi, robot papazdan cesaret verici ya da arındırıcı dualar alabiliyordu.
Gelecekte hayatımızın birçok alanında robotlar olacak.
Yapay zekânın ve robotların gelecekte ibadet alanında alacağı muhtemel roller Türkiye'de de tartışılır diye düşünüyorum.

***


UYUŞTURUCUYA BÜYÜK DARBE!
Uyuşturucu ile mücadele kapsamında ülke genelinde başlatılan 'Kökünü Kurutma Operasyonu'nda bu kez ekipler, İstanbul'da harekete geçti.
Çok sayıda adrese yapılan eş zamanlı operasyonlarda kokain servisi yapan aralarında taksi ve motosiklet sürücülerinin de yer aldığı 161 kişi gözaltına alındı.



Yakalananların arasında 24 taksi sürücüsü de var.
Bu eş zamanlı operasyonlarda iki savcı görev aldı. 900 kişilik ekip ise 16 ay süren teknik takip ve izleme gerçekleştirdi.
Bütün operasyonlarda yakalanan kişi sayısı ise 266.
Onlarca taksi ve motorla evlere kokain servisi eden organizasyonları normalde Meksika ve Kolombiya kartellerinde görürüz.
Filmlere konu olabilecek bu başarılı operasyonlarda görev alan tüm polis teşkilatını kutlarım.

***


AMELIE CASUS ÇIKTI
22 yıl önce vizyona giren, Parisli genç garson Amelie'nin hayatını anlatan 'Amelie Poulain'ın Masalsı Kaderi' sinema tarihinin en uçuk, en sevimli filmlerinden biriydi.
Audrey Tautou'nun canlandırdığı Amelie karakterinin özelinde filmde, insanları mutlu ederek mutlu olmanın hem basit hem de çok zor olduğunu sıra dışı bir aşk hikâyesi ekseninde anlatıyordu.
Filmin yönetmeni Jean-Pierre Jeunet geçtiğimiz günlerde yayınladığı 6 dakikalık kısa filmle Amelie'nin gerçek kimliğini açıklayarak sinemaseverleri ters köşeye yatırdı.



Amelie aslında Sovyetler Birliği'nin istihbarat servisi KGB tarafından işe alınan bir casusmuş. Ve aslında Amelie, küçüklüğünden bu yana ajanlık eğitimi alıyormuş.
Jeunet, filmdeki sahneleri eşliğinde Amelie'nin casusluk tekniklerini tek tek deşifre etti.
Peki, film çekilirken Jeunet'in kafasında casus Amelie karakteri vardı ama bu fikirden vaz mı geçti?
Bence Jeunet, KGB casusu hikâyesini sonradan uydurdu ama bunu altı dakikada öyle bir kurgulayıp sundu ki, farklı amaçlar için çekilen görüntülerden istenirse farklı bir kurguyla yeni bir karakter yaratılabileceğini gösterdi.
Bazıları için sinemada kurgu en önemli unsurdur. Bu kısa film de bunu kanıtlıyor galiba.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA