Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

Beyaz yüzsüzlük

Beyaz suçluluk. ABD menşeli bu kavram, ülkesindeki siyahlar başta olmak üzere ait olduğu toplumsal kimlikten ötürü aşağılanmış, dışlanmış, mağdur veya madun edilmiş kişiler ve topluluklara karşı, daha avantajlı durumdaki beyazların duyduğu suçluluk duygusunu ifade ediyor. Bu ifade, bizim topraklardaki karşılığını ise 'beyaz yüzsüzlük' olarak buluyor. Suçluluk duymak bir yana, mağdur edilmiş grupların acılarını küçümsemek, onlarla alay etmek, onlara istikamet çizmek gibi biçimlerde kendini gösteriyor.
Ak Parti iktidara geldikten 11 yıl sonra başörtüsü yasağını, o da kısmen kaldırabildi. Ancak sırf iktidardaki beylerin eşleri başörtülü diye, bir yandan okuluna giremeyen, işine gücüne gidemeyen ve tabii ki meclise seçilemeyen başörtülü kadınlar, diğer yandan beyaz yüzsüzlükten nasiplerini alarak 'mağdur edebiyatı yapıyorsunuz!' inlemeleriyle karşılaşıyorlardı. Başörtüsü yasağının hâlen sürdüğü dönemde gerçekleşen Gezi kalkışması boyunca başörtülü kadınların uğradıklarını anlattıkları her taciz hikâyesi de 'mağdur edebiyatı' kapsamında değerlendirilmişti.
Şimdilerde bu beyaz yüzsüzlüğün farklı bir türü ahlakçılığa bürünerek tekrar karşımıza çıkıyor. Bunun en mükemmel örneğini de doğrusu Altan kardeşler veriyor. Mehmet Altan, 2011'de çıkardığı 'Kent Dindarlığı' kitabında kafasındaki ideal Müslüman normlarını bir başöğretmen edâsıyla anlatmıştı. "İnancını kültür olarak algılayan, güngörmüş ve gelişmiş Müslüman" kent dindarı oluyordu; geride kalanlarsa kasabalı veya yobaz... "Bir Müslüman, 'Beni bu kadar mükemmel yaratan Rabbimi, beni yarattığından dolayı mahcup etmemeliyim' şuurunda olmalı"...
Bu sözleri okurken, biri bizi fena trollüyor diye düşünmedim değil. Ama trol değilmiş, Ahmet Altan'mış. Katıldığı bir televizyon programında, İslâm'ın beş şartını bile sayabileceği meçhul olan Altan, içindeki aforizmacıya dur diyemeyerek şunu da söylemiş: "Siz Müslümanlığı Allah ile aranızda bir alışverişe dönüştürdünüz."
Tabii, "Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır" diye başlayıp, "O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin" diye devam eden ayeti kerimelerden haberi yoktu. Niye olsundu ki? Müslümanlığı da bizden mi öğrenecekti, bize öğretmek dururken?
Bir arada yaşama kültürünü savunduğunu sanan bu tayfadan, sizi bilmem ama ben fena halde sıkıldım. Ötekisinden öğreneceği hiçbir şey olmadığını düşünerek başöğretmen rolünü kimselere kaptırmayan, seküler toplu katliamcılar- darbeciler Ortadoğu'da yokmuş gibi şiddeti sadece İslâm'la ilişkilendirmeye bayılan, Okmeydanı'nda sakallılar-ODTÜ'de namaz kılanlar 'devrimci şiddet' adına dövülürken gıkını çıkarmayan, buna mukabil Taksim Meydanı'nda yoga yapıp, polise karşı kitap okuyup, Ata'ya karşı 'durarak' çok ilerici, en kucaklayıcı olduğunu sanan, 'öteki'sine karşı sorumluluktan çok üstencilikle yaklaşan bu sınıf kibrini, bu beyaz yüzsüzlüğü her zeminde ifşa etmek lazım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA