Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

Kutuplaşmayalım, peki

"Hatırlanmak bile istenmeyeceksin. Yatacak yerin yok, bilesin.
Tükürmesinler diye mezar taşına, toma bekleyecek başında."
Ulusalcı yazar

***

"Başbakan"ı idam sehpasına götürürlerken üzüleceğim. Demokrat olduğum ve idama karşı olduğum için. Ama "Allah"ın sopası yok" da diyeceğim."
Troçkist yazar
***

"Yarının Türkiyesi"nde AKP'yle teması olan hiçbir kurum, kuruluş ve yapı kalmayacak. Erdoğan'la birlikte hareket eden bütün yapılar, buna cemaatler ve tarikatler de dahil, tasfiye edilecek."
Gülenci yazar
***

"Hoşgörünün de sınırı var. Pazartesiden itibaren AKP'li olduğunu tesbit ettiklerimin tazminatını verip işten çıkarıyorum. Başbakan bakar artık!"
Tikican modacı
***

"Bizim alçaklarla bir arada yaşama dayanışma gibi isteğimiz yoktur. Haysiyetini yitirmiş olanlarla birlikte yaşam falan da olmaz."
'Barışçıl' politikacı
***

Yukarıdaki satırlar, son bir yıl içinde, ya Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ya da onunla beraber kendisini destekleyen halka yönelik sarf edilmiş, kutuplaştırmanın ötesinde nefret kusan ifadeler. Kutuplaştırma ise, esas kutuplaştıran, halkı "Erdoğancı vs. Erdoğan karşıtı" diye bölen ve her siyasî analizini bu sığlık üzerine bina eden çevrelerin sihirli kelimesi. Bu kelimeyle açmak istedikleri kapı ise "Erdoğan'sız Türkiye" projesine çıkıyor.
Nefret seansları ve söylemleri Erdoğan'ı hedefe koyduğundan neticede onun daha fazla sahiplenilmesine yol açıyor. Bu görüldüğü için 'ama sizce de çok kutuplaşmadık mı?' naifliği altında 'Erdoğan'ı verin, huzur olsun' alt metni itinayla her yana döşeniyor. Mezarına tükürmekten, idamdan toplu tasfiye etmeye kadar geniş (!) bir seçenekler skalasıyla bizi yüz yüze bırakan güruh ve geldikleri kesim, "Erdoğan toplumu bölüyor" tiradını atmaktan da utanmıyor.
Laik-Türkçü- Atatürkçü dışında kalan tanımlara ve siyasî hareketlere hayat hakkının tanınmadığı 2000'lerin öncesini hatırlamak lazım. Kendisini bu "kutsal üçlü" dışına konumlandıran kesimlerin hem siyasal hem de hukuk alanında karşılık bulamadığı, zindanlarda boğulduğu veya "yüce yargı"ca kapatıldığı, özetle "madun" kılındığı zamanları göz önüne almadan bugünü anlayamayız.
Zira toplumdaki en sarih kutuplaşmaların yaşandığı, en acı dolu yarıkların açıldığı dönem aslında o yıllardı. Ama efendilik taslayan kutup hariç, diğerlerinin sesi de yoktu, sözü de yoktu. Dolayısıyla "kutuplaşma" da yoktu, çünkü biri hariç ortada başka "kutup" yoktu!
Dolayısıyla Ak Parti iktidarına kadar esasen "tek kutuplu" bir ülkede yaşadığımızı teslim etmeden, sanki tarihimizdeki en kesif ayrışmaları yaşıyormuşuz gibi yapılan propagandalara kanmamak hayatî önem arz ediyor. 'Huzur olsun' diye bugün Erdoğan'ı verenin, yarın tüm varlığını kaptıracağını da unutmaması gerekiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA