Umur Talu, dün Haber Türk'teki yazısında, birilerine seslenmiş. Şöyle diyor: "Tamam, kafadan suçlu ilân etmek hakikaten haksızlıktı da, tertemiz ilân etmek rezillik değil miydi? Kâğıt parçası dediğin için utanmayacak mısın? Düzmece dediğin için utanmayacak mısın? Islak imza makinesi var dediğin için utanmayacak mısın? İnsan hayatına kastetmiş planları değil, önce onları yayınlayanları aşağıladığın için hiç utanmayacak mısın? Yalanı yüceltirken, hakikat yolunu tıkamaya yırtındığın için hiç utanmayacak mısın? ... Alınıyorsun 'kullanılacak' listesi meselesine. Tabii ki utanç verici ama utancın çoğu da senin be kardeşim... Yanılmak insan için ama bile bile taammüden yanıltmak ezeli bir utanç; hiç utanmayacak mısın?"
Necati Doğru: "Fethullah demokratları, aslı yok belgesinden yediler içtiler... Belgenin aslı nerede? Koca Türk ordusu, askeri savcısıyla 12 gündür aradı taradı ulaşamadı. Emaneti, sivil savcıya teslim etti. Şimdi ne olacak?.. Ordu darbecilikten vazgeçmedi iddiasını yükselttiler. Bunu niçin yaptılar, bu belgeyi hangi rejisörün ve birinci adamın yönetiminde, sahte olarak kimler, ne amaçla hazırladı? Bu senaryo Deniz Feneri davasının gelip, iktidar partisine dayanmasının önünü kesmek için mi sahneye konuldu...
Melih Aşık: "Belgenin sahte olduğu savı ağırlık kazanıyor. Bu da iki ihtimalli. Ya bu belge tamamen düzmece. Dışarıda hazırlandı. Ya da Genelkurmay'da, muhtemelen Dursun Çiçek'in de ulaşabildiği bilgisayarlardan birinde, tertipçiler tarafından yazıldı; avukat Serdar Öztürk'ün bürosuna yerleştirildi. Aramada bulundu." (17 Haziran 2009-Milliyet)
Can Ataklı: "Türk Silâhlı Kuvvetlerine yönelik saldırılar, aslında, cumhuriyet ilke ve devrimlerine olan kin ve nefretten kaynaklanıyor; öldürücü darbeyi TSK üzerinden yapmak istiyorlar... Oynanan oyunun özü şu: Islak imza operasyonu, kamuoyunda inandırıcı bulunmayabilir; olsun! Sırada daha ne belgeler var. Bu belge olmazsa, başkası çıkacak." (31.10.2009-Vatan)
Ruhat Mengi: "Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bu kâğıt parçasının birileri tarafından TSK'yı yıpratma ve karalama amacıyla üretilmiş olduğunu söyleyerek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bu kâğıt parçasının kimler tarafından hazırlandığını bulmasını istedi. Bir kısım medyanın, olayları anlamayı bile beklemeden, cahilce haberlerle kamuoyunu yanılttığından, TSK'ya karşı asimetrik bir psikolojik harekât yürüttüğünden söz etti. AKP, TSK ile ciddi bir inatlaşma ve kışkırtmayı sürdürmeye kararlı." (26.6.2009-Vatan)
Emin Çölaşan: "Çiçek tutuklanacak. Başka yolu yok. Çünkü, eğer tutuklanmaz ve serbest bırakılırsa, AKP'nin ve AKP medyasının aylardan beri çığırtkanlığını yaptığı 'Darbe masalı' çöker. Türk ordusunu yıpratmak için, kendi kendilerine bilinçli ve plânlı olarak yaratmış oldukları tüm masallar bir anda balon gibi patlar. O zaman da AKP, elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi olur!" (12 Kasım 2009-Sözcü)
Mehmet Tezkan: "Kurmay Albay Dursun Çiçek'i unutmadınız değil mi? Ne büyük gürültü kopmuştu.. Gürültünün borazanlığını Zaman ve Star gazeteleri üstlenmişti.. Aman Allah'ım ne manşetler atmışlardı.. Ne yorumlar, ne başyazılar çıkmıştı.. Peki belge gerçek miydi? Yüzde yüz diyorlardı; kuşku yok. Belgedeki planın yürürlüğe konulduğunu bile iddia ettiler.. Yandaş olmayan medyayı suçladılar.. Yani bizleri.. Kirli tezgâh haberleri yapıyor diye yaftaladılar.. (Meğer kirli tezgâhı kendileri yapıyormuş.. Yeni öğrendik..)" (7 Eylül 2009-Vatan)
Bekir Coşkun: "İrtica belgesi... Bu tanımdaki 'belge' sahte çıktı. Peki irtica sahte mi? Değil... Anayasa Mahkemesi'nin kararı var: 'İrticai faaliyetlerin odağı iktidardadır' İşte şimdi, gerçek olan irtica, gerçek olmayan bir belgenin hesabını soruyor sizden..." (1 Temmuz 2009-Hürriyet)