Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞELALE KADAK

Kim daha az karbon salarsa tüketici onu seçecek!

Gönül ister ki karbon salım oranlarını ve iklim değişikliğini Türkiye'de kendine dert edinen şirket sayısı iki elin parmaklarından çok daha fazlası olsun. Ama olmuyor.
Sabancı Üniversitesi tarafından Akbank'ın desteğiyle hayata geçen Karbon Saydamlık Projesi'nin ilk yılında karbon salınımlarını açıklayan şirket sayısı 11 olmuş ve bunların beşini de bankalar oluşturmuş. Bu çalışmayı yapanlar, Türkiye'yi gelişmekte olan diğer ülkelerle kıyaslayıp ilk yıl katılım oranını yüksek bulsalar da neticede dünyada bu gidişi tersine döndürmek mümkün değil ve bu konuları kendilerine çok zaman önce dert edenlerin her türlü öne geçeceği bir gerçek.
Belki bu yıl İMKB-50 endeksine dahil olup projeye katılmayan bazı şirketlerin önümüzdeki yıl bu konuda rapor verme taahhüdünde bulunması önemli ama yetmez.
Yakında bilinçli tüketiciler şirketleri ciddi anlamda zorlayacak ve iklim değişikliğine karşı geliştirdikleri politikaları saydam bir şekilde bilmek isteyecek, karbon ayak izi fazla olanların ürünlerini tüketmeyeceklerini ilan edecek.
Bakın bu yazdıklarımın gerçekleşmesi çok uzak değil. Ne siyasi türbülans ne kısır çekişmeler ne o ne bu, dünyanın ve de tabii ki bizim aslında en önemli derdimiz içinde yaşadığımız dünyanın giderek büyüyen çevre sorunları. Bugün gündemin ilk maddesi olamıyor belki ama önümüzdeki yıllarda istemesek de öyle olacak.
Akbank Genel Müdür Vekili Hakan Binbaşgil ile biraz sohbet ettim ve gördüm ki en azından Türkiye'deki bankalar konunun hassasiyetinin bilincinde ve pek çok küçük büyük tedbir ve tasarrufları uygulamaya alıyorlar.
Akbank Karbon Saydamlık Projesi'nin 60 ülkedeki şirketlerin bu konudaki performansını değerlendirerek yayınladığı Global 500 listesine aldığı 81 puanla girmeyi başarmış.
Hakan Binbaşgil, ölçümlerde sırf genel müdürlüğü, şubeleri, çalışanların şirkete gelirken kullandıkları araçları, hatta servis araçları gibi bankayla dolaylı ilişkisi bulunanları dahi hesaba kattıklarını anlatıyor.
Akbank, önümüzdeki yıl bankanın büyüme hedeflerine rağmen karbon emisyonunu yüzde 6-7 gibi önemli bir oranda indireceğini beyan etmiş. Bu oran, şube açacakları, daha fazla kişiyi istihdam edecekleri için ve bugüne kadar yapmış oldukları çeşitli tedbirler de göz önüne alınacak olursa iddialı bir hedef gibi görünebilir.
Binbaşgil, servis sektöründe olmalarını bir avantaj olarak görüyor ve 'En azından çevreyi kirleten noktada değiliz' diyor. Artık Akbank'ın 4. Levent'teki kulelerinde bazı katlarda sensör devredeymiş. Gündüz ışığı varsa isteseniz de elektriği açamıyormuşsunuz. Her yerde enerji tasarrufu yapan ampuller, led aydınlatmalar kullanılıyormuş. Kimse artık bankada odasını daha fazla soğutup, ısıtamıyormuş. Asansörlerde artık tek ya da çift katlarda duruyormuş.
Bir önemli konu da çevre dostu krediler. Akbank'ın Ilısu Barajı ile ağzı bir kez yanmıştı. Bir sohbetimizde Suzan Sabancı Dinçer de bundan sonra verecekleri kredilerde ilk baktıkları konunun çevre olacağını bizzat dile getirmişti. Kobilere çevre dostu krediler kullandırtan Akbank, enerji sektörüne 2 milyar dolardan fazla kredi vermiş.
Gördüğüm şu. Bu konular öyle önemli hale geldik ki kimse artık Türkiye'de bundan sonra karbon salınımına önem vermiyorum diyemez.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA