Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞELALE KADAK

Ara Güler’le Türkiye tanıtımı

Tam bir ülkenin yumuşak gücünü kullanmasının önemine ilişkin bir yazı yazmıştım ki Türkiye'nin çok kıymetli fotoğraf sanatçısı ve foto muhabiri Ara Güler'in eserlerinden oluşan bir serginin dünyanın önemli başkentlerine yolculuğa çıkacağı haberi geldi.
Bundan daha güzel bir Türkiye tanıtımı olabilir mi?
Cumhurbaşkanlığı tarafından SABAH ve Daily Sabah gazetelerinin de ana medya sponsorluğunda, Doğuş Grubu Ara Güler Müzesi Arşiv ve Araştırma Merkezi işbirliği ile düzenlenecek Ara Güler Sergisi'nin ilk durağı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlandığı gün Londra'daki Saatchi Galeri olacakmış. Ardından Paris, Kyoto, New York, Roma ve Mogadişu'ya gidecek sergiye Halk Bankası, Ziraat Bankası ve THY'nin de sponsor olarak destek vermesi güzel. Öğreniyorum ki sergide Ara Gürel'in Anadolu ve dünya coğrafyasından kareler ile Aşık Veysel'den Nazım Hikmet'e, Piccosso'dan Dali'ye, Winston Churchill'den Alfred Hitchchock'tan Bertrand Russel gibi pek çok ünlü isme ait portreler de yer alacakmış.

Film festivali rüzgârı
Türkiye yurtdışına böylesi güzel bir projeyle açılırken, içeride İstanbul'da da son bir haftadır İstanbul Film Festivali rüzgârı esiyor. Festival sayesinde dünyanın önde gelen yönetmenlerinin filmleri yeniden gösteriliyor, Türk sinemasının önemli yönetmenlerine ödüller veriliyor, eski filmler restrore edilerek yeniden gösteriliyor ve Arjantin, Sudan, Güney Kore ve İsveç gibi ülkelerden sinemaya farklı bakış getiren filmler izleyicilerle buluşuyor. Kısacası İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) hayatımızı film festivali ile renklendiriyor, canlandırıyor. 2 liralık öğrenci biletleriyle gençlerin sinemayla buluşmalarının en güzel örneğini veriyor.
Bir ülkenin kültür ve sanat hayatının ilerlemesi tabii ki onu uluslararası arenada yukarılara taşıyor, imajını güzelleştiriyor. O nedenle İstanbul Film Festivali'ni çok ama çok önemsiyorum ve bu yıl ana sponsoru olmamasına rağmen izleyicilerin festivale büyük ilgi göstermesiyle mutlu oluyorum. Bu hafta içinde İKSV ve Zurich Sigorta Genel Müdürü Yılmaz Yıldız'ın davetiyle Türk sinemasının efsane ismi Türkan Şoray ile bir yemekte buluştuk, ardından da başrolünü oyandığı ve Şerif Gören'in 1987'de çektiği 'On Kadın' filminin restore edilerek dijitale aktarılan yenilenmiş versiyonunu birlikte izledik. İKSV'nin bu projesini çok önemsiyorum. Çünkü bu filmler 35 mm negatif kopyadan büyük bir hassasiyetle, her sahnenin üzerinde tek tek oynanarak restore edilip dijitale aktarılıyor ve böylece yeni teknolojilerle donatılmış sinemalarda gösterime uygun hale getiriliyor. Üstelik yok olmaktan kurtarılıyor. Yılmaz Yıldız'ın katkılarıyla geçen yıl da Bilge Olgaç'ın başyapıtı İpekçe restore edilmişti. Önceki yıllarda ise aralarında Vurun Kahpe'ye, Muhsin Bey, Yılanların Öcü, Selvi Boylum Al Yazmalım gibi önemli yerli filmler restorasyondan geçirilip dijitale özenle aktarılmıştı.
Hep söylüyorum. İyi ki İKSV var, iyi ki müziğe, filme, resme kısacası kültür sanat hayatımıza önemli dokunuşlar yapıyor ve nefes almamızı sağlıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA