Türkiye'nin en iyi haber sitesi

KEREM ALKİN

2026’da ‘Tedarik Savaşları’ sertleşecek

Sesli dinlemek için tıklayınız.

2026, esasen Çin'in ve Rusya'nın 2010'dan sonra adım adım geçtikleri, Trump yönetiminin ise ABD'nin geçişini hızlandırdığı, AB tarafının ise henüz ne yapacağını kestiremediği 'Merkantilizm 2.0' için yoğun gelişmelerin yaşanacağı bir yıl olacak. 2026 küresel ekonomide serbest ticaret döneminin fiilen kapandığı; tedarik zincirlerinin salt ekonomik değil, doğrudan jeopolitik bir enstrümana dönüştüğü bir eşik yılı olacak. Son on yılda art arda yaşanan pandemi, savaşlar, yaptırımlar ve büyük güçler arası rekabet, ülkelerin salt verimlilik adına tedarik arayışlarını en ucuz girdiye en kolay noktadan ulaşmaya çalıştıkları bir mesele olmaktan çıkarıp; onu adeta bir güç, baskı ve pazarlık aracına dönüştürdü.
2026'da yaşayacağımız şey, klasik anlamda bir 'ticaret savaşı' değil, doğrudan bir 'tedarik savaşı' olacak. Bu yeni dönemde rekabetin merkezinde fiyatlar ya da gümrük vergileri değil; kimlerin hangi kaynağa, hangi teknolojiye ve hangi ara ürüne erişebileceği sorusu yer alacak. Nadir toprak elementlerinden yarı iletkenlere, batarya minerallerinden enerji ekipmanlarına kadar geniş bir yelpazede, özel nitelikte emtia arz güvenliği ekonomik bir kavram olmaktan çıkıp, ulusal güvenlik başlığının altına taşınacak.
Birinci büyük cephe nadir toprak elementleri ve kritik metalleri olacak. Elektrikli araçlar, rüzgar türbinleri, savunma sanayii, iletişim altyapıları ve yapay zeka donanımları bu girdilere doğrudan bağlılar. Bu alanda dünya rezervlerinin ve dönüştürme kapasitesinin önemli bölümü Çin'de yoğunlaşmış durumda. Bu nedenle uluslararası düşünce kuruluşlarının ortak öngörüsü, Çin'in 2026'da ambargo yoluna gitmeyip; bunun yerine 'seçici akıtma' denilen bir strateji izleyeceği. Yani ihracatı tamamen kesmek yerine, lisanslar, kotalar, ürün sınıflandırmaları ve teknik standartlar üzerinden hangi ülkenin hangi emtiaya, ne kadar ve hangi koşulla erişeceğini Çin'in düzenlediği bir mekanizma. Bu yöntem hem hukuken daha az sorunlu gözükecek, hem de siyasi baskı aracı olarak daha esnek ve etkili bir araç olacak Çin için.
İkinci cephe yarı iletkenler ve ileri teknoloji alanı. ABD, sadece bugünkü çip ticaretini değil, geleceğin teknolojik mimarisini kontrol etmeyi hedefleyen bir strateji izliyor. İhracat kontrolleri, yatırım taramaları ve üçüncü ülkeler üzerinden dolaylı yasaklar bu stratejinin parçası. 2026'da mesele 'kim kime çip satar' sorusundan çıkarak, 'kimin çip tasarlamasına, üretmesine ve geliştirmesine izin verilir' sorusuna dönüşecek. Bu da korumacılığı üretim aşamasından tasarım ve bilgi aşamasına taşıyan yeni bir döneme işaret eder.
Üçüncü cephe Avrupa Birliği'nin içinde bulunduğu ikilem. AB bir yandan ABD ile siyasi ve güvenlik ittifakını korumak isterken, diğer yandan sanayisi, yeşil dönüşümü ve tüketim yapısı itibarıyla Çin'e olan bağımlılığını kısa vadede koparamayacağı bir ikilemde. Bu nedenle, Avrupa, sert bir kopuş değil, 'mesafe koyma' ve 'riski azaltma' söylemiyle ilerleyecek gözüküyor. Ancak pratikte Çin ile ticari ve teknolojik bağlar sürmeye devam edecektir. Bu da Avrupa'yı iki büyük güç arasında ekonomik olarak bağımlı, siyasi olarak hizalanmış bir konumda tutacak.
Dördüncü cephe ise arz-talep dengesizliği. Enerji dönüşümü, dijitalleşme, savunma projeleri ve altyapı yatırımları aynı anda benzer kritik girdilere yüklenmekte. Buna karşılık yeni maden yatırımları yavaş, pahalı ve siyasi risklere açık olarak ilerliyor. Bu nedenle 2026'da esas dalgalanma fiyatlarda değil, tedariğin kendisinde yaşanacak. Şirketler için ana risk artık maliyet değil, mal bulamamak. Bu tablo, küresel ekonominin daha parçalı, daha pahalı ama aynı zamanda daha jeopolitik bir yapıya kayması anlamına geliyor. Türkiye ise, böyle bir küresel konjonktürde, güçlü bir tedarik güvenliği ortağı olmak adına, rafinasyon, geri dönüşüm, ara mamul üretimi ve teknoloji entegrasyonu alanlarında ciddi bir kapasite gelişimi başarısı ortaya koyabilir. Kim tedariki satabiliyorsa, gücü de o satar. 2026'da kazanacak olanlar, mal satanlar değil; güven satanlar olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.