17 Aralık operasyonundaki usulsüzlük ve hukuksuzluklara dün değinmeye başlamıştım. Savcı Aydıner'in 63 sayfalık raporunda çok net tespitler var...
İki yıl boyunca kaydedilmesi yasak olan kişiler dâhil her türlü görüşme kaydedilmiş; 100'den fazla kişi ve 300 numara takip altına alınmış, hakkında dinleme kararı alınanlardan sadece 32'si şüpheli olarak fezlekeye konulmuştur.
Soruşturma kapsamında kişilerin mail adreslerine belirsiz şekilde girilmiş ve delil elde etme ötesinde ölçüsüzce kişilerin özel hayatlarına müdahale edilmiştir.
Kolluk fezlekesine göre Nisan 2013'te tüm şüpheliler tespit edilip soruşturma büyük ölçüde tamamlanmasına rağmen dinleme ve fiziki takip sürdürülmüş, görevin gereklerine uygun hareket edilmemiştir.
Bu kişilerin de suç işlemek için örgüt kurmak üzere bir araya geldikleri ve örgütün amaçlarını gerçekleştirmek üzere hareket ettiklerine dair hiçbir delil yoktur.
Soruşturma kapsamında delil olduğu iddia edilen bir MASAK raporu dosyaya sunulmuş fakat gönderilen zarfın hiç açılmadan bekletildiği, operasyonun yapıldığı tarihte zarfın halen kapalı olduğu anlaşılmıştır.
Suçlanan Rıza Sarraf'ın şirketlerinin önemli gelir kaynağının İran ile yapılan ticarete dayalı olması, gelirin suçtan elde edileceği iddiasına haklılık kazandırmaz.
Rıza Sarraf'ın suçtan elde ettiği bir mal varlığı bulunduğuna dair delil söz konusu değildir.
Rıza Sarraf'ın Halkbank'tan karşılığını tahsil ettiği malları gerçekte göndermediği, bankaya gerçek dışı belgeler ibraz ettiği iddialarına ilişkin delil elde edilememiştir.
Halkbank yönetiminin Rıza Sarraf'a ait şirketlere komisyon indirimi yaparak ayrıcalık tanıdığı, bu şekilde yöneticilerin bankayı zarara soktuğu iddiası da yerinde değildir.
Söz konusu indirim, bankacılık kanununa uygundur. Dolayısıyla bankanın zararını zimmet olarak görmek de mümkün değildir.