Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Yerin mi dar Ahmet?

Köşe yazarı Ahmet Hakan bugünlerde, Hürriyet'in yayın yönetmeni olarak kendisine ayırdığı geniş sütunda Karanlık oda için küçük de olsa bir göz pencere açmayı ihmal etmiyor.
Hakan, Türkiye Suriye ile fiili savaş halindeyken ülkenin istihbarat servisine operasyon çekilmesini tabii ki "pek tasvip etmiyormuş." Çok şükür Hakan!
Gelin görün ki, "alınan önlemleri aşırı" görüyormuş.
Gördüğü "tehdit" üzerine Ahmet hangi önlemleri makul bulurmuş, açıkça yazmadığı için, bilmiyoruz ama bu tarzı tanıyoruz.
Bingo! Bildiğiniz, kritik dönemlerde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün tarzı bu.
Normaldir.
Neticede Ahmet az ekmeğini yemedi karanlık oda gazeteciliğinin.
Birkaç yıl öncesine kadar, gazetecilere, siyasetçilere, iş adamlarına, sanatçılara karşı başlatılacak itibar suikastlarının startını önce bu site verir, Ahmet daha sonra konuyu "genişletirdi." O zamanlar tabii patronu hâlâ Aydın Bey'di, uçağa falan binmiyordu.
Uzun yıllar gazetenin genel yayın yönetmenliğini yürüten Ertuğrul Özkök'le çevir Allah çevirirlerdi karanlık odadan gelen pasları.
Ama hakkını teslim etmek lazım.
Özkök bu tarz işlerde Ahmet'ten daha yaratıcı ve cesurdu.
Şimdilerde, yayın yönetmeni olduktan sonra ciddileşen Ahmet'in yerine daha renkli isimlerle atışıyor olabilir.
Ancak eminim ki Hürriyet'in başında Özkök olsa, bugün Ahmet'in yaptığı gibi mevzua yalnızca köşesinden değil manşetten de girer, karanlık oda'ya, omuz verirdi.
Tıpkı Ahmet Kaya lincinde attığı o unutulmaz "Vay şerefsiz" manşetinde olduğu gibi...
Ha söyleyeyim, baktı ki yayın yönetmeni olduğu halde manşetten tavır koyamıyor...
Köşesine çekilir ve bugün yaptığı gibi İlber Ortaylı ve Tuğrul Eryılmaz'la "Mülkiyenin en güzel bacaklı erkeğinin" kim olduğunu tartışırken, Cem Duna"nın "tenisçi bakacaklarını" beğendiğini falan yazardı.
Yiğidi öldür ama hakkını ver demişler.

***


Bir karanlık oda lincinin anatomisi
Operasyonları karanlık oda paslar Hakan- Özkök ikilisi de dönemin Hürriyet'inden gole çevirmeye çalışırlardı diyorum ya...
Çok var ama sanırım benimle ilgili olan birinden bahsedersem kafanız daha da netleşecektir.
15 Temmuz'dan hemen önce Haziran 2016'da PKK'nın Diyarbakır'da katlettiği köylüleri ziyaret etmek üzere bölgeye gidecek resmi heyeti izliyordum.
Her gün sivil asker şehitler verdiğimiz o karanlık günleri zihninizde canlandırın...
Bu ortamda bölgeye gidip tavrını açık eden bir avuç yazardan biri olmama karşın karanlık oda bir linç kampanyası örgütledi.
Uçağa binmeden önce askerlerin ricası üzerine tören kıtasıyla çektirdiğim ve bizzat instagram sayfamda paylaştığım bir resim üzerinden linç kampanyası başlattı.
Tören kıtasını denetlediğimi ve aşağıladığımı iddia ediyorlardı. Bir hafta boyunca FETÖ'cü trollerle birlikte yüklendiler.
Sözcü'sü, Cumhuriyet'i, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun gazetecileri operasyonu öylesine köpürttüler ki sonunda savcılığa ifade vermeye çağrıldım.
Gittim. Askerlere moral vermek için çektirdiğim bir pozdan dolayı "halkı askerlikten soğutmakla" nasıl itham edildiğimi anlamadığımı anlattım. Takipsizlik verildi.
Bugün attığı fikir özgürlüğü tiratları gözlerimizi kamaştıran Ahmet ise o günlerde köşesinden bu karanlık linç operasyonuna destek veriyordu. Hatta kovulmam, hiç olmazsa "aforoz" edilmem için "etkili gördüğü" çevrelere çağrılar yapıyordu.
Yüzlercesine ortak olduğun için belki unutmuşsundur hatırlatayım dedim Ahmet.
O numaraları başkasına yap, alıcısı var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA