Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Dört maddede aşı olmayanlar vatan haini mi?

Düne kadar açık havada soluk almak için maskesini burnunun altına indirene "vatan haini" diyorlardı...
Şimdi ise anayasal hakkını ve hür iradesini kullanıp, türlü gerekçelerle aşı olmayan insanları "aşı karşıtı" diye yaftalayıp "suçlu" ilan ediyorlar.
Dahası, şüpheci vatandaşa hayatı dar edecek "nihai çözüm" önerilerini iktidara sunuyorlar.
İlk aşamada, aşı olmayan sinemaya, tiyatroya alınmamalıymış mesela...
Baktın yine mi olmuyor?

Bu kez devlet seyahat hakkını, eğitim hakkını "falan" elinden almalıymış bu "şüphecilerin".
Eğer kâr etmiyorsa, işyerine sokmayıp tayınını kesmeliymiş bunların...
Bakalım iş ne zaman "içeri tıkalım" şeklindeki "tıbbi", "bilimsel" tavsiyelere gelecek?
Ama sanmayın ki bunları keyiflerine göre talep ediyorlarmış...
Zira aşı olamayanlar virüsün mutasyona uğramasına ve yayılmasına sebep oluyorlarmış. Yarın bir gün yeniden kapanmalar başlarsa sorumlusu onlarmış.
Bu söylediklerini kanıtlayan bilimsel bir delil var mı?
Yok.
Aksine, bu tezi çürüten bilgilere sahibiz. Birkaçını hatırlayalım:
1- Yüzde kaç etkili olduğuna dair henüz kesin verilerden yoksun olsak da aşı, yaptıranı korumayı hedefleyen bir yöntem.
2- Aşı olmak bulaştırmayı engellemiyor. Olan da olmayan da hastalığı bir başkasına bulaştırabilir.
3- Varyantların sebebinin bizzat aşının kendisi olduğunu gösteren pek çok bilimsel delil ortaya konuyor.
4- Ve son olarak, aşıları üreten firmanın "Sorumluluk kabul etmiyoruz" uyarısını ciddiye almak paranoyaklık ya da "aşı karşıtlığı" değil, tıbba, bilime güvenen her sağlıklı bireyin normal refleksidir.
Sesleri çok çıkıyor diye, "Virüs Suriyelilere neden bulaşmıyor, acaba bağışıklık sistemleri mi farklı" türünden sorularıyla "bilim programları" yapan ırkçı küfürbazların fantezilerine teslim olacak değiliz.

***


BUGÜNE KADAR NEREDEYDİNİZ SAYIN BAKAN?
Elmalı davasında günlerce dedikodular ve söylentiler üzerinden tanımadıkları annelerin, babaların, çocukların hayatını çiğneyip çiğneyip tükürdüler...
Davaya bakan heyeti, kovuşturmayı takip eden hukukçuları pedofili gibi ağır bir suçun üzerini örtmekle itham ettiler.
Tüm toplumun içini kararttılar, gelecekten umudumuza bir darbe daha vurdular...
Dünse Aile Bakanı Derya Yanık, babaannenin (çocukların değil, dikkatinizi çekerim) taciz iddiasına delil gösterilen adli tıp raporunun, çizimlerin ve ses kayıtlarının davayla alakası olmadığını açıkladı.
Ne olacak şimdi?

Memleketin bir ilçesinde kendi halinde yaşayan bu insanların, küçücük çocukların günlerdir yaşadıkları işkenceyi nasıl telafi edeceğiz?
Aklıma takılan bir konu daha var... Bakanlık, linç furyasının ilk günlerinde bu köşede ardı ardına dile getirdiğim gerçekleri açıklamak için niye bunca zaman bekledi?
Bir gazeteci olarak benim sormayı akıl edebildiğim ve cevaplarını alıp yayınladığım bu önemli hususlar, yüzlerce kadroya sahip bakanlığın gözünden nasıl kaçtı?
Reflekslerinizde bir sorun olduğunu düşünmüyor musunuz Sayın Bakan?

***


YENİ TÜTÜN YASASI
Pazartesi günkü "Yeni tütün yasası, sigara kartellerini memnun eder" başlıklı yazım üzerine, konuyla ilgili bakanlıkların, yerli tütün üreticilerinin, satıcıların, büyük sigara firmalarının resmi ve "gayri resmi" açıklamalarını dinliyorum.
Yasayı savunanlar, tartışmaya kayıtdışılığın, kaçakçılığın engellenmesi ve kooperatifleşmeyi teşvik gibi argümanlarla katılıyorlar.
Karşı taraf ise düzenlemenin pratikte çalışmayacağını, piyasayı aksatacağını söylüyor.
Meselenin teknik boyutunun yanı sıra siyasi ve sosyolojik boyutunun olduğu da kesin.
Tartışmaya devam edeceğiz.
Dikkat etmemiz gerekense, bu önemli mevzunun muhalefetin sloganlarıyla bir siyasi çekişme düzlemine hapsedilip manipüle edilmesi.
Zira başladılar bile...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA