Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Ruşen yüzünün görünmeyeceğine ikna olursa kabul eder

ABD merkezli Chrest Foundation'ın maaşa bağladığı Ruşen Çakır, sosyal medyada kendini şu sözlerle savunuyordu:
"Ayrılar ayrı yerde, aynılar aynı yerde..."
Çakır'ın Mahir Çayan'a ait bu sözlerle "ABD'den parayı Medyascope olarak aldık" imasında bulunduğu ve "devrimci dayanışma" çağrısı yaptığı açık...
Peki, emperyalizme karşı silahlı mücadeleye kalkışmış Çayan'a, "Gün gelecek bu cümlen, memleketinde ABD fonuyla gazetecilik yapan birinin savunmasında kullanılacak" deseniz ne tepki verirdi acaba?
Ama Ruşen Bey, tıpkı takipçileri gibi böyle şeyleri dert etmez. Geçmişe takılıp kalmaz. Her türlü teklife açıktır. Yeter ki sorumluluk, fail seçilmeyecek şekilde kolektif olsun...
Öyle ki, YÖK'ün dördüncü kuruluş yıldönümünde NOKTA dergisinin o efsane kapağı için soyunmuşluğu bile vardır.



Şaka yapmıyorum. İstanbul Üniversitesi'nin klozete benzetildiği, dönemin YÖK Başkanı İhsan Doğramacı'nın da üstüne oturduğu yukarıdaki kapaktan bahsediyorum.
Malumunuz, o zamanlar montaj sistemleri bugünkü kadar gelişmemiştir...
Rahmetli Ercan Arıklı da Doğramacı'dan soyunmasını isteyemeyeceği için bu teklifi Nokta muhabiri Ruşen'e götürür.
Sonrasını rahmetli Arda Uskan'dan dinleyelim:
"Salih hemen çalışmaya başladı. Önce üniversitenin bir fotoğrafını buldu, sonra fona yerleştireceği bulut resimlerini... İhsan Doğramacı'nın kafasını, kep giyerken eğilmiş olarak çekilmiş bir diasından çıkardı. Sıra işin en güç kısmına gelmişti... Kapaktaki YÖK Başkanı'nın poposu kime ait olacaktı?
Ruşen Çakır'ın direnmesi fayda etmedi. Derginin genç muhabirlerinden biriydi, yüzünün görünmeyeceğine ikna olunca, Salih'le birlikte stüdyonun yolunu tuttu ve bir kütüğün üzerine oturarak o meşhur fotoğrafı çektirdi. Memecan da artık bu dört resmi dekupe edip, mükemmel bir fotomontaj haline getirecek kadar ustalaşmıştı işinde."
Evet, hep kendi yüzünün göründüğü o tıklanmayan, izlenmeyen yayınlar için ABD vakıflarından tonla para alan Çakır'ın ticari başarısı rastlantı değil, yılların ürünü...
Sanırım, Çakır'ın fonlandığına dair haberleri Karanlık Oda'da "tarafsız" şekilde verip okurlarının eleştirisine maruz kalan Soner Yalçın'ın sitemi biraz da bu "başarıya."

***

YANİ BİTMEYECEK Mİ DİYORSUNUZ SAYIN BAKAN?

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Kurban Bayramı mesajında "Bu iş aşılanma oranı yüzde yüze yaklaşınca bitecek" diyor.



Aşılamada rekor kıran İngiltere ve İsrail'de yaz günü vakalar artıyor, yeni varyantlar ortaya çıkıyor...
Kaldı ki aşılamada yüzde yüze yaklaşmak, Kuzey Kore gibi yurttaşın hür iradesinin tanınmadığı devletler için bile gerçekçi bir hedef değil.

***

PSİKİYATRİSTİMİZİN BİR PSİKOLOĞA İHTİYACI OLABİLİR

Psikiyatrist Kemal Sayar diyor ki:
"Sosyal medyada moral bozan/yürek burkan içeriklerde gezinmeyi durduramamak bir tür felaket haberi bağımlılığı yaratıyor (doomscrolling). Ruh sağlığımız için 'ekran zamanı'nı kısmalı, ruhu besleyecek organik içeriklere (sohbet, kitap, müzik, sinema vb.) vakit ayırmalıyız."
Hoca yerden göğe kadar haklı!



Ne var ki Kemal Bey'in, toplumun morale en çok ihtiyaç duyduğu zamanlarda kolektif deliliğe dahil olup attığı, felaket tellallığında çığır açan tweet'leri hâlâ 'uzay zaman' asılı duruyor.
Mesela:
"Benim kişisel önerim, bir toplumsal teyakkuz haline geçilmesi gerektiği. Bunun için TV'lerde ve şehrin ekranlarında, entübe olup bu kâbustan kurtulanların hikâyelerini dinlemeliyiz. Ürpermeliyiz, bunun bizim ve sevdiklerimizin başına gelebilecek kadar yakın olduğunu hissetmeliyiz."
Hangi tavsiyeniz sağlıklı bir bilincin ürünü hocam?
Bugünkü sözlerinize bakarak o zamanlar bir psikoloğa ihtiyacınız olduğunu söyleyebilir miyiz?
Korktuğunuz için mi insanların korkutulmasını tavsiye ediyordunuz?
Yoksa sadece o günlerde popülist dalga oydu, şimdi bu mu diyorsunuz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA