Bir yıl arayla servise konulan kasetler, siyasetin görünmez eller marifetiyle yeniden düzenlendiği kuşkusunu pekiştirdi. Politik yelpazenin sol ve sağ kanadını kıran çirkin tezgâhların farklı yöntemlerle sürmediğini kim savunabilir ki? Toplum mühendisliğine soyunan aktörler, gizli oyunlarını sadece kasetlere sarılarak sahnelemiyor ki... CHP ve MHP kadar AK Parti de stratejik hesaplardan payını alıyor. Nitekim giderek deşifre olan iç ve dış planlar bize şunları gösteriyor:
- "Kürt Sorunu" açısından bakıldığında... Siyasal Kürt hareketi iç içe geçmiş çelişkiler yaşıyor. Şöyle ki... Kürt kimliği etrafında yığılan beklentilerin karşılanması ve makul çözüme kavuşturulması esasen "Yeni Anayasa" ile mümkün. Sivil anayasa iddiasında öncü rol ise AK Parti'de. Eğer, kan ve barut kokusundan arındırılmış bir formül bulunacaksa merkez siyasetin bölgeden silahla tasfiyesinden vazgeçilmesi gerekiyor. Öte yandan terör örgütünün desteğinde Güneydoğu'da yaşatılmaya çalışılan "ilkel milliyetçilik" güdüsüyle PKK ve BDP, AK Parti'nin ağırlığını azaltmayı hedefliyor. Bölgede BDP dışında varlık gösterebilen son partinin de zayıflatılması, Kürtlerin tek siyasal temsilciye mahkûm edilmesine neden olabilir. Maksimalist taleplere daha güçlü etnik gerekçeler üretilebilir. Yani yeni anayasa süreci sekteye uğrarsa ayrıştırıcı Kürt siyasi oluşumları, "Başka çıkış kapısı bırakılmadı" tezine sarılabilir. Gerilim ortamına sürüklenen ülkede gerek siyasi gerekse ekonomik risk primi artabilir. Ve yeni bedeller ödenir.
- Anayasa iradesi açısından bakıldığında... AK Parti'nin, anayasayı referanduma götürecek 330 milletvekilinin altında kalmasını amaçlayan işbirlikleri dikkat çekiyor. Oy oranını korusa bile sayısal gücünü yitiren iktidar partisinin yeni anayasa hamlesinin boşa çıkarılması hem Kürt sorununun iyice içinden çıkılmaz mecraya sürüklenmesine hem de Türkiye'nin enerjisini içeride tüketmesine yol açabilir. Bölgesinde aktif Türkiye profili yerini, içine kapanık Türkiye profiline bırakabilir. Irak, İran, Suriye, Libya gündemlerinde Ankara'nın etkinliğinin azalması, ABD-İsrail-Fransa ekseninin oldu bittilerini hızlandırabilir.
Demem o ki...
AK Parti, eleştiriden imtiyazlı bir siyasi kurum değil. Lakin AK Parti'yi aşağıya çekme uğruna yapılan hamlelerin Türkiye'yi de aşağıya çekmesi ihtimal dahilinde. Zaman, kişisel hınçlardan sıyrılma, kısır çekişmeleri bir kenara bırakma, tansiyonu düşürme zamanı. Nihayetinde tüm partiler birbirlerinin yüzüne bakacak. Gelinen aşamada AK Parti'nin yeni anayasa için en geniş uzlaşmayı arayacağını gür biçimde ilan etmesi, CHP ve MHP'nin "yeni anayasa vizyonunu" belirginleştirmesi, BDP'nin ise niyetini berraklaştırması kaçınılmaz!