İsrail'in, İran'a saldırısı ile başlayan, karşılıklı askeri tırmanma ile devam eden, ABD'nin sınırlı askeri müdahalesi sonrası 12. günde ateşkese bağlanan süreç, sıcaklığını koruyor. Her iki ülke de hasar tespiti yanında gerek iç gerekse küresel kamuoyu düzeyinde algı operasyonunu sürdürüyor. Eldeki ön veriler, İran'ın nükleer kapasitesinin ağır yara aldığını ancak uranyum zenginleştirme yeteneğini koruduğuna işaret ediyor. Kırılgan ateşkes şartları halâ gerilim üretiyor.
Görünen o ki… 1- İsrail'in yayılmacılığı durdurulmadıkça, 2- İsrail-İran arasında görece sulh sağlanmadıkça, 3- Filistin Devleti tanınmadıkça, 4- İsrail ile S. Arabistan asgari diplomatik ilişki kurmadıkça, 5- Ve en önemlisi Türkiye-İsrail ilişkileri normalleşmedikçe Ortadoğu'da kalıcı güven ortamından söz etmek imkânsız!
***
Gelelim başlıktaki ana konumuza…***
Ve bir diğer tarih, 21 Haziran 2025. Yer, İstanbul. Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısına katılan İran Dışişleri Bakanı A. Arakçi'yi de kabul ediyor. Görüşmede İsrail'in, bölgeyi ateşe attığı, hiçbir meşruiyeti olmayan saldırıların derhal durdurulması konuşuluyor. Lâkin Bakan Arakçi, ister ima yollu deyin isterseniz açık dille… İran'a saldırılarda kullanılan çevredeki ABD ile ilişkili varlıkların, bu tesisleri barındıran ülkelerin hedef haline gelebileceğini ihsas ediyor. Elbette Erdoğan, bahse konu üst perde ifadeye, Türkiye perspektifinden, olabildiğince diplomatik üslûp sınırlar içinde gerekli (ve hak edilen) cevabı veriyor!
Özetle…
Ortadoğu başta olmak üzere global sistemde, "barış, adalet, güven içinde kalkınma" peşinde koşan, yönetimleri ve statükonun sahiplerini ikna edemese de halklarda karşılık üreten tek lider olarak Tayyip Erdoğan ismi ve Türkiye markası müstesna bir yerde duruyor.
***
CHP DERSLERİ…
Cumhuriyetin kurucusu olduğunu savunan asırlık partinin düşürüldüğü durum siyaseten alınması gereken derslerle dolu. Şöyle ki…
1- Kemal Kılıçdaroğlu, 13 yıl boyunca CHP tabanına başarısızlık yaşattı ve zamanında çekilmesini bilmedi. 2- Buna rağmen Kılıçdaroğlu'nun soldan muhafazakâr sağa uzanan masa modeli, günün sonunda Ekrem İmamoğlu'na yaradı. 3- Başarıya aç CHP kitlesi, İmamoğlu'nun konjonktürel seçim performansına gereğinden fazla anlam yükledi. 4- Tabandaki heyecanı gören İmamoğlu, siyaset mühendisliğine soyunurken, geniş kitleler onun hatalarını ve partiye bulaştırdığı sorunlu yöntemleri görmezden geldi. 5- Kasım 2023'teki 38. Kurultay olağan diye toplansa da olağanüstü işlere alet edildi. 6- Kılıçdaroğlu siyasi hançer yarasının rövanşını ararken Ekrem İmamoğlu-Özgür Özel ittifakı Ankara hesaplarını çoktan tamamladı. 7- CHP'yi mahkemeye düşüren ise yine CHP'liler oldu. 8- Hukuki, mali, etik açıdan malûl hale gelen İmamoğlu, CHP'yi ipotek altına aldı. 9- Kemal Bey'in, CHP'yi dizayn kurgusunun merkezinde olduğu, iade-i itibarını kovalarken, onurunun iyice zedelendiği anlaşıldı. 10- Bütün bu olup biteni AK Parti'ye bağlamaya çalışanlar bile CHP'nin siyasi bagajla yol alamayacağını fark etti ama gururuna yediremediği için öz eleştiri vermedi!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Okan Müderrisoğlu | İsrail-İran… İki Kafa… ve Erdoğan'ın tutumu