Bir ülkede siyasi mimari güçlüyse ekonomik krizler kolay atlatılıyor. Bunun en iyi örneği ABD. Bu ülkede her türlü krize engel olabilecek, 'Yerel, ülkesel ve küresel' örgütlenme sağlanmış. Ekonomistler, büyük resesyon diye tanımladıkları bu son krizden ilk çıkacak ülkeler listesinin başına ABD'yi boşuna koymuyor. ABD, henüz krizden çıkamadı. Ancak Başkan Obama güven veriyor. Sağlık reformunu yaptı. Mali reform yapmaya hazırlanıyor. Yenilikçi, yeni yeşil dediğimiz yüksek teknoloji yatırımlarını destekliyor. Ülkenin altyapısını gözden geçiriyor, enkaz ekonomisini düzeltmek için uğraşıyor.
Fakat sinek küçük mide bulandırır!..
Üç hafta önce Bursa'ya gelen Profesör Roubini'i, "ABD'deki 50 eyaletin bütçesi farklı bir ikinci dalga yaratabilir" diye uyarınca benim de midem bulandı. Geçen hafta dünyanın ikinci büyük yenilikçi ilaç şirketi MSD ile birlikte Boston ve Şikago'ya gidince bu uyarıyı daha da dikkate aldım. Yetkilileri dinleyince anladım ki, ABD'de kriz ülkesel ve sektörel boyutlu olmaktan çıkmış. Yerele doğru yönelmiş.
***
Sonuçta yenilikçiliğin ve inovasyonun simgesi Boston'da işsizlik yüzde 9.5'a dayanmış. Başkent Boston'un bağlı olduğu
Massachusetts Eyaleti bütçesi
3,5 milyar dolar açık veriyor. Oysa Boston çok kültürlü bir şehir. Nüfusu 600 bin, bir o kadar insan çalışmaya geliyor. Bu nedenle Boston'a dünyanın
'En küçük en büyük' şehri diyorlar. Şehirde
Harvard, MIT, North Western üniversiteleri dahil
122 üniversite var. Dünyanın en iyi eğitimli işgücü ve entelektüel sermayesi burada. Şehir, yüksek işsizliğe rağmen durmadan '
beyin göçü' alıyor.
Biyogenetik, temiz enerji, yüksek teknolojinin adresi. Sadece Boston'da çalışanlara yılda
4,5 milyar dolar ücret ödeniyor. Burada temel araştırmaların
yüzde 11'i yapılıyor. Kişi başına en fazla
ar-ge harcaması Boston'a düşüyor. Buluşu olanları destekleyen melek yatırımcıların yüzde 22.8'ini yine Boston çekiyor. Melek yatırımcıları çekilmesinde ise en büyük rolü 600 ilaç şirketinin yer aldığı, yerel meclis ile birlikte çalışılan
'özel bir kümelenme modeli' oynuyor.
Model incelenmeye değer!
***
Çünkü 2010'da dünyada biyoteknoloji sektörüne
100 milyar dolar yatırım yapılacak. Çin, Hindistan, Singapur, Dubai kolları sıvamış. Batık Yunanistan, İzlanda, sorunlu İspanya, İrlanda klinik araştırma merkezi olabilmek kırk takla atıyor. Türkiye ise ilaçta klinik araştırma merkezi olmayı hâlâ reddediyor. Biyoteknoloji pastasını elinin tersiyle itiyor. Oysa Boston'da bu alanda çalışan yığınla bilim adamımız var. Geçen hafta
Can Cem Elbi ve ekibinin yaptığı kanser araştırmalarıyla ilgili haberimizi okudunuz. Elbi,
47 milyar dolarlık MSD yenilikçi ilaç şirketinin araştırma departmanında kalın bağırsak, meme, prostat kanserine çözüm bulmaya çalışıyor.
Obezite üzerinde çalışan
Gökhan Hotamışlıgil ile
Mehmet Toner'in adına
Harvard Tıp Fakültesi'nde açılmış laboratuvarları var.
Bilim adamlarımız bu kadar değil ki?
Profesör
Cemal Kafadar Harvard Üniversitesi'nde Vehbi Koç Tarih Kürsüsü Başkanı. Dünyanın en iyi iktisatçıları arasında gösterilen
Dany Rodrik Harvard'da,
Daren Acemoğlu ise MIT'de çalışıyor. MIT mezunu
Kenan Şahin, inovasyonda küçük şirketlere destek veriyor.
Yaman Yener, Northeastern Üniversitesi'nde Mühendislik Fakültesi dekanı.
Selim Ünlü, Boston Üniversitesi'nde görev yapıyor.
Yalçın ve
Serpil Ayaslı MIT doktoralı. Cep telefonlarına çip üretiyor. Şirketleri
NASDAQ'da işlem görüyor. Diyeceğim o ki,
Bostonlu Türklerle gurur duyuyorum. Onlar insanlık için çalışıyor. Tersine göç yerine beyin sirkülasyonuyla birikimlerini ülkelerine aktarmak istiyor. Eğer Türkiye refah yaratmak istiyorsa onları tanımalı!...