Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Yasada değil, beyinlerde 'kırmızı çizgi' var!

İçki içilen yerlerle ilgili 'kırmızı çizgi' tartışması inanılmaz bir noktaya doğru gidiyor. Kimin neyi savunduğu, kimin ne dediği anlaşılmıyor. Tam da "Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış" sözündeki gibi.
Ortaya çıkan manzara şu; AK Partili bütün belediyeler yasakçı, CHP'li veya diğer muhalefet partili belediyeler ise içki konusunda sınır tanımıyor.
Aslında böyle bir şey yok.
İçki konusu her parti açısından ciddi sıkıntılar taşıyan bir konu. Bugün CHP'li belediyelerin bulunduğu bölgelerde bile içki ruhsatı verilmeyen alanlar var. Çünkü, içki turizm açısından ne kadar önemliyse, toplum güvenliği açısından da bir o kadar önemlidir.
Bu nedenle işin sadece bir boyutu yok.
Ancak bundan daha da önemli ve tartışmaların gölgede bıraktığı, daha doğrusu AK Partili bir kısım belediye başkanının 'vizyonsuzluğu' nedeniyle gözden kaçan bir gerçek var:
O da şu; yeni yasa aslında bir 'sessiz devrim.' Çünkü, ilk kez yetki 'yerel parlamento'ya veriliyor. İşin özü, İçişleri Bakanlığı'nın hazırladığı yeni genelgeye dayanıyor.
Nedir o genelge?

Ruhsat alımında 'sessiz devrim'
Genelge aslında ruhsat alımlarına yeni bir düzenleme getiriyor. 1936'da başlayan ve ara ara değişime uğrasa da 'değişmeyen' bir ruhsat alma yöntemi vardı. İçişleri Bakanlığı'nın yeni genelgesi yaklaşık 70 yıllık bu sistemi kökten değiştirdi. Yani tam anlamıyla o alanda son yılların deyimiyle 'sessiz devrim' yarattı.
Bu değişimi İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu şöyle anlatıyor:
"Bu yönetmelik eskiden beri gelen yönetmeliklerin devamıdır. 1936'da çıkan kanunda diyor ki: 'İçki içilen yerlere polis ruhsat verir.' 1949'da içkili yerlerle ilgili ruhsat verilmeden önce bu yerlerin nerelerde olacağı bir yönetmelikle düzenlendi. Ve 'bakan onayı' gerekiyordu. Yoksa açılamazdı. 1984'te yine aynı kanunun aynı maddesine göre bir yönetmelik çıkarıldı. Bu da bakan yerine 'vali onayı'nı getirdi. Şimdi biz, bütün ruhsatları bir yönetmeliğe bağlandık ve tek yerden belediyeden alınmasını getirdik."
Olay çok açık ve net.
Yetki bu yasayla yerel yönetimlere devredildi. Bu hem Türkiye'nin iç dinamiğine, hem de girilen AB sürecine uygun düşen bir adım. Bu adımla yıllardır şikayet edilen 'bürokratik işlemler' de ortadan kaldırılıyor.
Herkes biliyor. Bir kahvehane veya içkili lokanta ruhsatı almak için birçok yere başvurmak gerekiyordu.
Şimdi ne oldu?
Bakan Aksu anlatıyor:

'Bürokrasi azaldı!'
"Mesela bir kahvehane açmak için eskiden hem belediye, hem polis hem de kaymakamlığa giderdin. O kurumlar da onları birçok ilgili kuruluşa havale ederdi. Bir ruhsat 2-3 ayda alınırdı. Şimdi tek yer var, o da belediye. Belediye bunu verirken bazı birimlere soruyor, görüş alıyor. Örneğin vilayete, emniyete de soruyor ve kanunda denilmiş ki 'güvenlik birimi 7 gün içinde cevap vermeli.' Bu durumda 2-3 ayda alınan bir ruhsat şimdi 15 günde alınabilir. Bürokrasi azaldı, formaliteler azaldı."
Olan bu.
Ruhsat almak için artık halkın seçtiği, belediye ve il meclisleri yetkili. Dahası bu yasa, içkili alanlarla, cami, okul veya kamu binaları arasındaki mesafeyi de 200 metreden 100 metreye indirdi.
Kim yaptı bunu? AK Parti iktidarı.
Ve ne yazıktır ki devrim niteliğindeki bu değişim 'bir kısım' AK Partili belediye başkanının beyinlerindeki 'kırmızı çizgi'lerle garip bir tartışmaya dönüştürüldü.
Birileri de bu tartışmadan payına düşeni aldı. Bu da yetmedi iş Avrupa'ya, Rusya'ya kadar uzandı ve 'yasakçı Türkiye' imajı basının manşetlerine çıktı.
İyi mi oldu sizce?
Kabul etmeliyiz ki iyi olmadı. Ama iyi olan bir şey var ki o da şu; artık yerel demokrasinin önü açılıyor. Biz de nasıl bir şehirde yaşamak istiyorsak, o şehre yakışan yönetimler seçeceğiz. Ve eskisi gibi her şeyi Ankara'ya değil kendi oylarımızla seçtiğimiz meclis üyelerine soracağız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA