Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Terör ve 1 Kasım seçimleri

Kanlı cumartesi katliamını hangi örgüt veya siyasi aklın yaptığı elbette önemli ama ondan çok daha önemli olan bu katliamın neden yapıldığı ve kimin kullanımına sunulduğu...
İlk akla gelen neden belli: Türkiye'nin bölgeyle irtibatını koparmak ve istikrarsız bir ülke görünümü vermek. İkinci amacı ise 1 Kasım seçimlerini etkilemek. Yani bir taşla birkaç kuş vurmak.
Bu kanlı eylemi planlayanlar şu gerçeği iyi biliyor; Türkiye'deki derin siyasi hesaplaşma nedeniyle muhalefet bloku, AK Parti'nin tek başına iktidarını engellemek istiyor. Ama sandıkta da yenemiyor. İşte bunun değişmesi için de düğmeye bastı.
Seçimlere 20 gün kala siyasi tablo da bunu gösteriyor. En kötümser yorumcular bile tablonun muhalefet lehine değişmeyeceğini söylüyor... Ama AK Parti lehine değişebilir. Yani AK Parti 1 Kasım'da tek başına iktidar olabilir. Nedeni de çok açık, yüzde 41 gibi güçlü bir tabana sahip... Seçim sürecinde de beyannamesi ve milletvekili listesiyle umut verdi.
AK Parti'yi "biraz" uzlaşmacı siyasetiyle CHP izliyor. O da ancak bir iki puan artırabilir. Peki, MHP ve HDP'nin durumu ne? İkisi de umut vermiyor. Özellikle HDP'nin PKK terörü karşısında net tavır almaması bırakın yeni oy almayı, "emanet oyları" bile kaybettirecek noktaya getirdi.
Bu sürecin en dikkat çekici değişimi ise 7 Haziran öncesi "Seni başkan yaptırmayacağız" çıkışı ve Kobani üzerinden yazılan hikâyeyle, medya güzellemelerine mazhar olan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın aciz duruma düşürülmesi. Türkiyelileşme ile PKK terörü arasına sıkışıp kalan Demirtaş, sürekli irtifa kaybediyordu. Bu yüzden yeni bir çıkışa ihtiyacı vardı.
MHP Genel Başkanı Devlet Dahçeli'nin durumu da farklı değil. Bahçeli'nin akıl sınırlarını zorlayan ve siyaset uzmanlarının bile anlam veremediği "hayırcı" siyasetinden bir sonuç alması ihtimali yoktu.
İşte kanlı terör saldırısı, Türkiye'yi içe kapatmayı hedeflerken, bu karamsar tabloya da can simidi olmayı düşündü. Düşündüğü gibi de oldu. Terör acısı daha sıcakken bile bütün muhalefet bloku Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve hükümeti suçladı.
Bu tabloya Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı her koşulda hedefe koyan Paralel Yapı, Doğan Medyası ve İstanbul sermayesini de ekleyin. Sabahtan akşama kadar, Erdoğan düşmanlığı yapan bu gruplar, terör sonrası daha da pervasızlaştılar. Türkiye'yi yasa boğan kanlı terör saldırısından sonraki şu tepkilere bakın.
Demirtaş'ın devleti katil ilan etmesi, gazeteleri Özgür Gündem'in manşetten, "Sarayın yıkılacak..." demesi boşuna değil. Cumhuriyet gazetesi ve Genel yayın Yönetmeni Can Dündar'ın "400 vekil" başlığıyla "Hedef fiilen değiştiği söylenen sistemi oluk oluk kan akıtarak bir sıkıyönetim rejimine dönüştürmek" yalanını atması tesadüf değil.
Hasan Cemal'den Faruk Bildirici'ye birçok yazar da aynı yalana sarıldı. Oysa bu tür kanlı terör saldırılarının AK Parti'ye yaramayacağını en iyi onlar biliyor. 5 Haziran'daki Diyarbakır Mitingi'ne yapılan saldırıyı hatırlayın. O bombaların AK Parti'ye değil, HDP'ye yaradığını HDP'liler bile söylüyor.
Şimdi aynı oyun bir kez daha oynanıyor. İstedikleri de öyle gizli saklı değil, AK Parti, tek başına iktidar olmamalı. Bunun için de ya "darbe dinamiği" canlı tutulmalı ya da koalisyona mecbur bırakılmalı.
Ne yazık ki, siyasetçisi, işadamı ve gazetecisiyle böyle bir akla sahip muhalefet blokuna sahibiz. Bu yüzden terör gibi bir belaya karşı bile bir araya gelemiyoruz. İş yine halka düşüyor, kararı 1 Kasım'da halk verecek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA