Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

İcracı bir gönül adamı

Binali Yıldırım'ı, AK Parti'nin damgasını vurduğu son 17 yılda milletvekili, bakan, genel başkan, son başbakan ve yeni sistemin ilk meclis başkanı olarak gördük. Rakiplerine bile sorsanız, üstlendiği her görevin hakkını verdiğini teslim eder. Eleştirilen, karşı çıkılan yanları elbette oldu ama iki konuda herkes hakkını teslim etti; Ulaşımda Türkiye'nin çehresini değiştiren işlere imza attı ve siyasetteki "makul" yaklaşımıyla gönülleri kazandı.
Deyim yerindeyse o icracı kimlikli bir gönül adamı.
İşte bu "gönül adamı" şimdi dünyanın başkenti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı... Onun İstanbul için seçilmesi AK Parti'nin "Gönül Belediyeciliği" tespitiyle de birebir örtüşüyor.
Ama onu asıl İstanbul'la buluşturan şey, İstanbul'un değişim ihtiyacı... Napolyon'un söylediği gibi "dünyanın başkenti" olabilecek bu Şehr-i İstanbul, içinden geçtiğimiz küresel çağda tam da bu fırsatı yakalamış durumda. Onu gönülden seven "usta" bir dokunuşa ihtiyacı var. Son 30 yılda metroları, Marmaray'ı, Avrasya Tüneli, Boğaz köprüleri, tünelleri ve çöp dahil altyapısıyla ayağa kalkan bu şehirde, şimdi sıra yapılan yanlışlara, eksikliklere bir son nokta koymakta. Artık İstanbul, "güven" içinde keyif alınarak yaşanan bir şehir olmak istiyor.
Binali Yıldırım, Meclis Başkanlığı'ndan istifa ettikten hemen sonra, Osmanlı'dan bugüne bir gelenek olan Eyüpsultan'a geldi. Önce namaz kılıp dua etti sonra da sokağa inip halkla buluştu.
Eyüpsultanlılar onu "Vurur yüze ifadesi, Eyüpsultan'a hoş geldin, İstanbul'un bir tanesi..." sözleriyle karşıladı. Bir süre birlikte sokakları dolaştık. El sıktı, sohbet etti, dert dinledi, rakibi CHP'nin seçim bürosuna uğrayıp başarı diledi. Sonra da arabasına binip, İstanbul'u konuştuk.
Söze, "İnsanların ilgisini, sevgisini görüyorsunuz, müthiş" diyerek başladı:
"Ben bu şehirde Binali Yıldırım oldum. 11 yaşında İstanbul'a geldim. Ortaokulu, liseyi, üniversiteyi burada okudum, ailemi burada kurdum, bu şehir beni milletvekili yaptı, bakan yaptı, başbakan yaptı, meclis başkanı yaptı, her şeyi verdi. Benim de, bana bu kadar şeyi veren İstanbul'a bir anlamda vefa borcum var, bu borcu ödemek istiyorum."
Peki, Yıldırım bu borcu nasıl ödeyecek? İki önemli şey söylüyor: İlki şehrin görünen ve çok konuşulan sorunlarıyla ilgili:
"İstanbul'un birçok sorunu var. Herkesin içine sinmeyen imar meselesi, trafik ve altyapı gibi. Ancak ben trafik ve altyapı gibi sorunları sorun olarak görmüyorum, bunları çözebiliriz. Ama asıl melese İstanbul'un üst yapısına kafa yormak."
İkinci tespiti de bu üst yapı sorunlarıyla ilgili. Onu da şöyle anlatıyor:
"Bu şehirde 4 milyon civarında genç nüfus var. Bunların enerjisini bir katkıya dönüştürmemiz lazım. Şehrin yatırımcı alması için daha çok gayret göstermemiz, İstanbul'u gece gündüz yaşayan bir şehre dönüştürmemiz lazım. Bunun için en önemli şey hukuk güvenliği... Yatırımcı için eğer öngörülemezlik varsa, yatırım yaptıktan sonra kural değiştirirseniz, insanları tereddüde sevk edersiniz, yatırımcı gelmez."
Yıldırım'a, İstanbul'un belki de en az konuşulan meselesi depremi de sordum. O konuda söyledikleri de önemliydi:
"İstanbul'da çok riskli binaların sayısı 30-40 bin civarında. Tabi sadece riskli bina sorunumuz yok, ondan daha önemlisi büyük bir deprem anında İstanbulluların toplanacağı alan meselesi var. Alan deyince parklar, bahçeler akla gelmemesi lazım. Toplanma merkezlerine ihtiyaç var. 2 bin hektar alan var, 20 kilometre kare bir alana daha ihtiyaç var. Bunun tespiti yapılmış. Burada radikal kararlar almak lazım. Aldığımız her karar bazılarını mutlu, bazılarını mutsuz ediyor."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA