Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Türkiye’nin rolü ve Libya’da ateşkes

Dünyada bilinçli kötülük yapma konusunda bizdeki muhalefet kadar sınır tanımayanın olduğunu sanmıyorum. Belki ABD'li Demokratlar biraz yaklaşmış olabilir. Onlar bile ülke dışında Trump'a karşı açıklama yapmadı. Oysa Türkiye'de iktidar ne yaparsa yapsın, başta ana ve yavru muhalefet partileri olmak üzere kendilerini "muhalif" olarak tanımlayan ama dibine kadar "yandaş" olan gazeteci ve aydınlar, işin doğru veya yanlışlığına bakmadan topyekun karşı çıkıyor.
Herhalde, Kızılderili atasözünde olduğu gibi "içlerindeki kötü köpeği" beslemişler. Bunun başka izahı olamaz.
"Ülkede can ve mal güvenliği yoktur" demeleri, fırtına ve yağmura rağmen sorun yaşamayan THY ve İstanbul Havaalanı'na iftira atmaları bir yana, Türkiye'nin küresel düzeyde aktif bir siyaset izlediği Libya meselesine bir bakın. Biri "Libya'da ne işimiz var" diye bas bas bağırıyor, öteki sanki hiç yapılmıyormuş gibi "diplomasiyi kullan" diye afra tafra satıyor. Ama daha rezilce olanı, birinin Libya'ya giden Mehmetçiğe "lejyoner" demesi ötekinin de "Rus Çarı'na muhtaç" diye burun kıvırması.
Seviye bu kadar aşağı düşse de Türkiye yoluna devam ediyor ve attığı her adım dünyada karşılık buluyor. Libya tezkeresi ve Türkiye'nin bölgeye asker gönderme iradesinin darbeci Hafter ve onu destekleyen güçler üzerinde ne kadar etkili olduğunu kısa sürede gördük. O kısa süre içinde, darbeci Hafter'in ateşkesi dinlemeyeceğini söyleyip sevinenler, ellerini ovuşturanlar bile oldu ama uzun sürmedi.
Başkan Erdoğan'ın kararlılığıyla başlayan süreç, Rusya ve İtalya'nın devreye girmesiyle yeni bir safhaya evrildi. Önce ilk adım olarak ateşkes sağlandı sonra da Moskova'da yeni bir Libya masası kuruldu. Bu tür süreçlerin sorunsuz süreceğini kimse söyleyemez ama önemli olan kararlılık ve zamanın ruhunu yakalamaktır.
Tıpkı son dönemde Suriye siyasetinde olduğu gibi Türkiye, kaos üreten statükoyu sarsan adımlarıyla hem kendi çıkarına hem de mazlum halklara sahip çıkıyor.
Bu sonuçta, kuşkusuz Başkan Erdoğan'ın yürüttüğü çok boyutlu diplomasi, çözüm odaklı siyaset ve Putin'le kurulan özel ilişki çok önemli ve kritik. Buna bütün engellemelere rağmen direnen ve tezkereyi çıkartan Meclis'in katkısını da eklemek gerekiyor. Bu sayede Türkiye'nin öncülüğünde bir ateşkes ve yeni bir görüşme zemini doğdu. Bu saatten sonra muhalefet bu sürece ne dese anlamsız ama yine de insanını "kör olmada gör, bunları" diyesi geliyor.

***

Semra Özal ve İmamoğlu

Sabah'ın Günaydın ekinde sevgili Tuba Kalçık, yine çok anlamlı ve güzel bir röportaja imza attı. 8. Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal'ın eşi Semra Özal'la konuştu. Uzun zamandır konuşmayan Semra hanımın, geçmişten bugüne uzanan gözlemlerini aktarırken şu iki tespiti dikkat çekici. İlki Başkan Erdoğan'la ilgili. Şöyle diyor Özal: "Cumhurbaşkanı Erdoğan da çok ilgilendi benimle. Sürekli arayıp durumumu yakından takip etti. Çok vefalı birisi Erdoğan..."
İkincisi de son dönemde çok tartışılan Kanal İstanbul ve büyük projelerle ilgili. Semra Özal muhalefetin hiç değişmeyen özelliğinin altını çizerek şöyle diyor:
"Yeniliklere hep muhalefet ediliyor Türkiye'de. Aldırmadan yola devam edeceksin. Cumhurbaşkanı Erdoğan da eşim gibi inandığını hayata geçiriyor. Cesur bir insan Erdoğan."
Semra Özal'ın, CHP'lilerin hâlâ böyle yaklaşmalarına şaşırdığını sanmıyorum ama şunu da merak ediyorum, acaba babadan Anavatanlı olan "yeni nesil siyasetçi" Ekrem İmamoğlu'nun hızlı ve "yalan soslu istemezükçü" olmasına şaşırmış mıdır?
Bir de oğlu Ahmet Özal'ın aynı minvalde savrulmalarına...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA