Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

Komşu niye camı çerçeveyi indiriyor?!

"Yunanlılar çok iyi saklıyor ya da ben Atina'da (bizim anladığımız manada) bir fakirlik göremedim. Dolayısıyla 'Komşu az dur ya, hayırdır' diyesim var!"

Bazen böyle durur durur araştırmacı gazeteciliği hatta savaş muhabirliğini bile zorlarım işte!
Olay Yunanistan'da geçiyor, ve bildiğiniz gibi, şu an tüm olaylar Yunanistan'da geçiyor.
Fena halde ekonomik kriz olduğu söyleniyor ve ahali sokaklarda.
Ben de dizi bir hafta ara verdi diye, üç günlüğüne Atina'ya gideyim dememiş miyim? (Bu arada, aslında bu hafta ara verilecekti, kanal birçok teknik, finansal ve idari sebepten ötürü tekrarı bir hafta önceye kaydırınca kızılca kıyamet kopmuş ülkede!
Memlekete dönüp gazeteleri okuyunca anladım. Ne diyelim, derdimiz bu olsun!) Bu yazıları takip edenlerin malumudur, olay gelir beni bulur efendim. Yoksa hareketten, çatışmadan kaçan hımbılın tekiyim.
Atina, İzmir'le Ankara karışımı bir şehir.
Çevresi geniş, Pire Limanı'na kadar giden merkezi derli toplu, Plaka mahallesi bol uzo'lu, mezeli ve Alaçatı'vari, Syntagma Meydanı pek olaylı bir Akdeniz kenti.
Ve benim vukuat da Syntagma Meydanı'nda geçiyor.
Önce şunu belirtmem lazım, ya Yunanlılar çok iyi saklıyor ya da ben Atina'da (bizim anladığımız manada) bir fakirlik göremedim.
Türk usulü fakirlik nedir? Sebze halinden akşamları çürük sebze toplamaktır, çocukların ayağında ayakkabı olmamasıdır, okul önlüğü alınamaması, etin vejateryenlik değil parasızlıktan senede bir kere bayramda yenmesi, hatta ailene komşuların, akrabaların bakmasıdır değil mi?
Benim çocukluğumda durum daha da vahimdi. Kapıya bir dilim ekmek isteyen derli toplu giyimli insanlar gelirdi. Biz de yarım ekmek, yanına peynir filan verir, bir de çay ikram ederdik yorulmuşlardır diye. Teşekkür edip giderlerdi. Gururlu, çoğu yaşlı, üzgün insanlardı. Gerçekten fakirlerdi, yiyecek ekmekleri yoktu yani.
Yunanistan'da bugün asgari ücret 1354 TL. Bizde 577 TL! Temel gıda maddelerimiz aşağı yukarı aynı fiyat. Hatta ekmek bizde biraz daha pahalı.
Dolayısıyla "Komşu az dur ya, hayırdır" diyesim var!
Nitekim Atina'nın kenar mahallelerinden banliyölerine kadar uzun saatler arabayla dolaştık. Gözümden kaçması mümkündür ama, müthiş zenginliklere rastladım, 15 milyon dolarlık villaların yanından geçtim, ancak bizim kenar mahallelerimizde olduğu gibi büyük bir fakirlik görmedim. En alçakgönüllü mahallede bile belli bir bina ve temizlik standardı göze çarpıyor.
Maalesef berbat bir uyuşturucu problemi var, birçok sokak ve caddede şırıngayla eroin kullanan insanlara rastlamak ve ürpermek mümkün.
Ekonomi evet çok durgun, belli ki tüketim yok. Kapanmış dükkanlar vitrinlerindeki beyaz kağıtlarla moral bozuyor. İşsizlik yüzde 20'yi aşmış.
Ama yine söylüyorum, bizim sözlüğümüzdeki fakirlik orada yok.

SYNTAGMA MEYDANI'NDA KIYAMET KOPTU
Şimdi geliyorum olaya.
İstanbul'a ayak bastıktan birkaç saat sonra, otelimizin bulunduğu ve üç gün boyunca Suriyelilerin Esed karşıtı sakin ve küçük çaplı protestolarıyla karşılaştığımız şehrin merkezi, parlamentonun da bulunduğu Syntagma Meydanı'nda, 77 yaşında emekli bir eczacı kendini vurdu.
Bıraktığı intihar notunda "Çöpten yiyecek toplama aşamasına gelmeden, henüz şerefim varken ölmek istedim, çocuklarıma borç bırakmak istemiyorum" mealinde şeyler yazmış ve hatta şu anda ekonomik tedbir paketini kararlaştırmak üzere olan hükümeti, zamanının Mussolini yönetimi ile karşılaştırmış.
O gün Syntagma Meydanı yasa boğuldu.
Çiçekler bırakıldı, mumlar yakıldı, mektuplar yazıldı ekonomi kurbanı eczacıya.
Ertesi gün meydanda kıyamet koptu!
3 bin kadar gösterici molotof kokteylleri, taşlar, sopalarla meydanı darmaduman ettiler. Parlamentoya saldırdılar. Benim kaldığım otel de nasibini aldı bu olaydan.
Camları kırıldı, balkonlarına taşlar, molotof kokteylleri atıldı, ateşe verilmeye çalışıldı!
Görüntülerde, 24 saat önce beni uğurlayan otel görevlilerinin panik halde ve biber gazı eşliğinde kepenk kapatmaya uğraşmaları, bir yandan kepenklerin üzerine sprey boyayla sloganlar yazılması anları var.
24 saat farkla, bir yandan ucuz kurtulmak, öte yandan savaş alanının ortasında kalıp Yunanistan'ın tarihi günlerinden birini yaşama fırsatını kaçırmak varmış demek.
Şimdi matematiksel göstergelere dönüyorum:Ortalama emekli maaşı Yunanistan'da 1750 TL bu arada. Türkiye'de 800! İnsanın içinden, gelin Taksim Meydanı'na biz sizi dövelim demek geliyor.
Bence Yunanlının kendini sokağa atması ama Türkün halinden bir yere kadar memnun görünmesinin birkaç sebebi var:
Avrupa Birliği'ne giren Yunanistan'ın standartları çok yükselmiş, üretim yerine Avrupa ürünlerini tüketim artmış, şimdi artık bu maliyetli standartları düşürmek çok zor.
Yunanlılar geleneklerimizi kaybettik, aileler dağıldı diye şikayet ediyor. Bizdeki "Fakirsen ablan bakar, o fakirse dayın yardım eder" durumu Yunanistan'da artık yok.
Bizdeki girişimciler komşuda ortaya çıkmamış. Devlet daha çok ekonominin içinde, bürokrasi hantal, yerli özel sektör zayıf.
Tünelin ucunda ışık görmüyorlar. "Acaba daha ne kadar hayatta kalırız" diye bakıyorlar duruma.
Ve bence en önemli sebep: Bizim memlekette de bir sürü kişinin sokağa çıkıp deliresi var ama, Akdeniz fokları için bile sokakta gösteri yapmak cesaret ister Türkiye'de! Nerede kalmış, hükümete, devlete laf etmek. Sıkar biraz.
Demokrasinin çıktığı toprakların tepkisini daha çabuk ve açık belli etmesinde bir sürpriz yok tabii!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA